Aklımızla alay ediliyor!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Melih Gökçek 1.5 saat görüştüler.
Görüşme sonrası Gökçek'in sosyal medya hesabından yaptığı açıklamaya dikiz:
'Dün gece Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu talep etmiştim. Bu gece görüştük. Sayın Cumhurbaşkanıma Külliye'nin karşısına yapılacak müze ile ilgili projenin tüm detaylarını sundum. Ayrıca Büyükşehir'in devam eden projeleri konusunda çeşitli bilgiler verdim. Kamuoyunun bilgisine.'
Bu yazı yayına hazırlanana kadar başkaca bir gelişme olmazsa, eldeki yegane tırnak içinde 'açıklama' bu.
Yiyelim mi?
Yeriz veya yemeyiz, önümüze konan bu.
Bir yığın belediye başkanının, ki 50 kadar olduğu da yazıldı çizildi, görevden alınacağı, daha doğru söyleyişle 'istifaya zorlandığı' bir süreçte... İstifaya zorlanan isimlerin en başındaki kişinin yaptığı açıklamaya bakın!
'Külliye'nin karşısına yapılacak müzeyi konuştuk!'
Açıklama, 'Kamuoyunun bilgisine!' diye bittiği için, biz de kamuoyu adına defans yapalım öyleyse:
Kamuoyunun zekasıyla hiç bu kadar alay edilmemişti bence.

'Ekim de gider bu gidişle!'

'Yazın su, kışın hava' haberleri yapa yapa, yedik ömrümüzü.
Geçenlerde bir yazı yazmış ve meslektaşlarıma, ne yapın edin Nazım Hikmet'in 'acayipleşen havalar'la ilgili yazdığı 'Stronsium 90' şiirini ezberleyin demiştim.
Nasıl olsa havalar hakikaten acayip.
Baktın konu yok, gazlarsın şiiri, olur biter.
'Geçenlerde'den daha eski tarihli olan başka bir yazıda da, yazdan kışa, kıştan yaza direkt geçildiğini, ilkbaharın ve sonbaharın tedavülden kalktığını anlatmıştım.
Bu satırları yazarken camdan bakıyorum.
Buyur, neredeyse ağustos sıcağı var.
Güneş resmen yüz yakıyor!
Muhtemelen bugün de aynı olacak hava. 26 derece falan.
Ama yarın var ya, yani pazar günü, meteoroloji bültenleri kazma kürek yakılabileceğine işaret ediyor! Hem sıcaklık 15'e düşecek, yani 10-11 derece birden azalacak, hem de sağanak geliyor!
Bu arada yine meklektaşlarıma bir 'eylül- ekim' şiiri daha takdim edeyim, havadan sudan yazarken kullanılsın diye.
Turgut Uyar'ın 'Acıyor' isimli şiirinin son iki mısrası şöyle:
'Eylül toparlandı gitti işte,
Ekim filan da gider bu gidişle'

40 dil 40 manita!

Ne zaman teknolojik bir buluş yapılsa, bunu bizim memlekette ilk olarak Abazan Kitle Örgütleri (AKÖ) alır kullanır, test eder. Misal telsiz icat oldu memleketin bıçkın delikanlılarına gün doğdu. Ortalık bir ara 'breyk breyk arkadaş arıyorum' bağırtısından inliyordu. İnternet yaygınlaştı aynı hesap. Yalnız kalpler kulübü, arkadaşlık siteleri vs. Kimi uygulamalar zaten hangi yalnız kalp nerede ne halde diye hizmet vermekte. Şimdilerde sosyal medyanın da bu nevi hayalleri olanlarla dolu olduğunu söylemek yalan olmaz.
Google'ın 40 farklı dilde simultane tercüme yapabilen kulaklığının tanıtıldığına ilişkin haberi izlerken, aklıma memleketin bıçkın delikanlı sektörü geldi.
Bir dil bir insan felsefesini bir türlü 'iki dil iki insan' aşamasına geçiremeyen necip milletimin abazan kesimi artık tatil yerlerinde plajlarda falan sırf lisan bilmediği için ezilmeyecek.
Kafasını yerden kaldırıp 'Hello Helga!' diye direkt konuya girebilecek.