Hava Durumu

Gazetecilik son demlerinde

Yazının Giriş Tarihi: 12.08.2018 07:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.08.2018 07:58

Şunların hepsi bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ile ilgili fikir verir:
Elektrik tüketimi, et tüketimi, kağıt tüketimi, kitap- gazete tirajları, satılan sinema, tiyatro, konser bilet sayıları, oto ehliyetli eleman sayısı, sporcu lisansı sayısı, okuma yazma oranı vs vs vs...
Ben, gazete okunurluğu açısından bakıyorum meseleye. Yani kendi mesleğim açısından.
Yıllar itibariyle nereden nereye gelmişiz acaba hesabı.
Buyurun şu iki örnek olaya:

1. 80'li yılların sonu, Kastamonu'nun Cide ilçesindeyiz. Rıfat Ilgaz'ın memleketi.
Saat 13.30 ve ana caddede bir kuyruk var. Bir gazete bayisinin önünde.
'Bu ne dedim' o zamanlar öğrenci olan şimdinin profesörü Cideli arkadaşım Metin Taş'a.
'Gazete kuyruğu!' dedi.
İlçeye gazete o saatte geliyormuş. Vatandaş da okuduğu gazete biter kaygısıyla her gün gelip kasabanın tek gazete bayisinin önünde böyle kuyruğa giriyormuş.
Ekmek alır gibi gazete alınırdı o yıllarda evlere. İşçiler, memurlar gazete okurdu. Mahallelerin gazetecileri vardı evleri tek tek dolaşıp dağıtım yapan. Orta halli mahallelerde de.

2. Başka bir arkadaşım da gözleriyle gördüğü şu karşılaştırmayı yaptı:
Yıl 1959...
Bandırma-İzmir treninde yolculuk ediyor. Tren bir rampada yavaşlayınca, çobanlar trene 'gazete var mı, gazete atın!' diye bağırıyorlar.
Yolcular da okudukları gazeteleri kompartımanın camından tarlaya atıyorlar.
Çeyrek yüzyıl sonra, yani 25 yıl sonra aynı yer...
Yıl 1985...
Yine Bandırma-İzmir treni.
Yine aynı rampa. Çobanlar aynı yerde trene yine bağırıyorlar. Ama bu kez, 'Sigara var mı?' diye.
Dağdaki çoban ülkede dünyada ne oluyor bitiyor diye gazeteye meraklı 1959'da.
1985'te ise, neyse...

Uzun lafın kısa hali... Gazete bayisi önünde kuyruk da kalmadı, trene 'gazete var mı?' diye bağıran çoban da. Birçok alanda görece olarak gelişsek ve iyiye gitsek de, gazete satışlarında durumumuz, diğer ülkelere oranla yerlerde...

CASUSLAR KÖPRÜSÜ...

'Casuslar Köprüsü' bir film. 2015 yapımı. Steven Spielberg yönetmiş. Başrolde Tom Hanks.
Filmi uzun uzun anlatmayacağım. 2. Dünya savaşı sonrası, iki kutuplu dünya, başka deyişle soğuk Savaş yılları. ABD'nin elinde bir Sovyet casusu var, Sovyetler'de, Ruslar'da diyelim, U2 casus uçağını düşürüp ABD'li bir pilotu esir alıyorlar.
Filmin finali bu iki casusun 'değiş-tokuş pazarlıkları'na sahne oluyor.
Filmi tam da bu günlerde izlemiş olmam, sizi bilmem bana manidar geldi.
Malum, ABD ile biraz 'papaz'ız ya bu aralar.
Diyorum ki, bir köprüde buluşsak Trump'la! Ben rahibi versem, o imamı.
Soğuk savaşı bitirsek.
Tatlıya bağlasak olayı...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.