Hep kasa kazanır!

Gelir dağılımı adaleti ile piyango ikramiyeleri arasında enteresan bir ilişki tespit ettim.

Ülkede gelir dağılımı bozuksa piyangonun ikramiye dağıtımı da bozuk. Düzgünse de düzgün.

İki ülkeyi kıyaslayalım.

Türkiye'de 1 Ocak'ta bir kişi 80 milyon kazanacak. Toplam dağıtılan ikramiye 436 milyon.

İspanya'da 22 Aralık'ta 2.5 milyar Euro dağıtıldı. En büyük ikramiye sadece 4 milyon Euro'ydu.

Soruyorum ortaya.

Bir kişiye bir milyon lira çıkması ile 80 milyon lira çıkması arasında ne fark var!

Garibanın hayatı değişecekse, bu 1'le de olur 80'le de.

Ne lüzum var o zaman bir kişiye 80 vermeye.

80 kişiye birer milyon versene!

Vergi dersinde okumuştuk.

Piyango gibi şeyler, vatandaşın kendiliğinden, herhangi bir baskı veya zulüm görmeksizin, gönüllü olarak, hatta tıpış tıpış gidip devlete vergi ödemesi hadisesinden başka bir şey değil.
Her seferinde parayı mano toplayan kahvecinin kazandığı gibi, bizde de her seferinde devlet kazanıyor.

Tamam, İspanya'da da devlet kazanıyor ama orada en azından çok fazla insan kazanıyor.

Sistem, çok fazla insanın hayatına dokunmak, çok fazla insanın hayatını değiştirmek üzerine kurgulanmış.

400 bin Euro gayet iyi para değil mi?

Bin 800 kişi aynı anda kazanıyor işte bu parayı İspanya'da.

Bu haliyle 'sosyalist piyango' bile deniyor adamlarınkine.

Bir keresinde Sosyalist Parti çalışanlarına çıktı, bir keresinde de düşkünler evinde yaşayan hastalara...

Hasılı, ben piyangonun gelir dağılımını bozmayanını severim!

Her zaman söylerim.

Amaç zengin etmek olmamalı. Fakirlikten kurtarmak olmalı.

O KURUŞLAR NE ÖYLE!

Türk- İş araştırma yapmış. Buna göre 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 2 bin 162 lira 70 kuruş, yoksulluk sınırı ise 7 bin 44 lira 62 kuruş olarak tespit edilmiş.
Önce açlık sınırı...
2 bini anladık, 162 lira da okey! Peki o 70 kuruş ne babacığım? Bu kadar mı ince elediniz sık dokudunuz!
Yoksulluk sınırı da ona keza. 7 bin 44 lira tamam.

62 kuruşu nasıl tespit ettiniz muhteremler!
Bu matematiği hesap uzmanları yaptı, kılı kırk yardı denmek istenmiş büyük ihtimal!
Türk-İş başkanı yakın geçmişte, bakan hanımla bir toplu sözleşmeyi bağıtlarken, mikrofonun açık olduğunu unutup 'Uzayınca iş karışıyor. En azından böyle kapattım' demişti ya.
Bu kez uzatmaktan çekinmemiş, kapatma cihetine gitmemiş. Kuruşa kadar uzatmış meseleyi!
Bu sayıları şöyle de anlamak lazım.
4 kişilik ailenin evine 2 bin 162 lira 69 kuruş giriyorsa o aile aç.
71 kuruş giriyorsa en azından o aile aç değil.
Aynı şekilde.
4 kişilik ailenin evine 7 bin 44 lira 61 kuruş giriyorsa, o aile yoksul, 63 kuruş giriyorsa o aile yoksul değil.
Ee asgari ücret 2 bin 324 lira olarak açıklandı geçende.
Bu durumda bir asgari ücretli 4 kişilik aileyi bile aç bırakmayabilir eğer isterse.
Mesele Türk- İş açısından böyleyken böyle...

MADEM YERLİ VE MİLLİ!..

Cuma gününden bu yana kağıda basılı neşriyatların, elektronik yayıncılığın ve internetten ahaliyi bilgilendiren bilumum portalların Türk arabasından söz edeceğini varsayarak...
Ve bu konuda herkesin her türlü kelamı da ettiğini, üretilecek laf da kalmayacağını hesap ederek.
Olayın başka bir boyutunun bir ucundan tutmayı kendime vazife edindim.
Yerli araba işinin 'ceo'su Gürcan Karakaş Bey aracın içinde holografik (lazerli üç boyutlu görüntü) muhabbet olacağını açıkladı.
Özüm bundan arabaya binince 'Sabah şerifleriniz hayırlı olsun abi' diyen/ diyebilen bir teknolojiye sahip olacağımızı öngördü.
O olur, o olmadı navigasyonda olur.
Madem yerli ve milli bir aracımız var artık.
Her yöreye uygun bir şiveli söylem tutturulmalı.
Karadeniz'de 'Uşağım sağa dönecekdun, niye dönmedun!', Ege'de 'Haden bakem sola dönüpduruverin gari!' Güneydoğu'da 'Neyapisen, niye sağa dönmisen!' gibi lakırdılar olmalı.
'Turn left after one hundred meters' diye, hem de iç gıcıklayıcı 'bedroom voice' bir üslupla konuşan bir navigasyonu veya holografiği olan aracın, yüzde 100 yerli ve milli olduğuna, ahaliyi inandıramayız sonra...