Kuyruklu istatistik!..

İstatistiği çok severim. Çok kullanışlı bir disiplin. Düşünün, korona günlerinde sinek avlayan bir çay ocağınız var! Dün sadece 10 çay satmışsınız, bugün de işler kesat. Sattığınız çay sayısı 20.
Eve gidip 'Hanım!' diyebilirsiniz, 'çay satışlarımız yüzde 100 arttı!'
Kadın seviniyorsa, evde dır dır azaldıysa, geleceğe umutla bakılmaya başlanmışsa hanede, istatistik sayesinde.
'Yalan ve kuyruklu yalan' gibi iki sert rakibi olduğu halde, istatistik tek tabanca kalmayı hak ediyor bence alemde.
Şimdi TÜİK diyorlar ama o zamanlar adı DİE'ydi. Devlet İstatistik Enstitüsü. Öğrencilik yıllarında bir ay kadar memur olarak çalışmışlığım var. Sanayi ve işyeri sayımı yapılıyordu. Dükkan dükkan fabrika fabrika sayılacaktı tüm ülke.
Bana Velediyaniç diye bir mahalle çıktı. (Herkes Bursa'da sayım yapacak bana Yugoslavya'dan yer çıktı diye kıllanmadım desem, yalan.)
Neyse gittim mahalleye. Bir bakkal var, bir de züccaciyeci. Bakkal vefat nedeniyle kapalı. Kaldık mı züccaciyeci ile kafa kafaya! Bir anket formu var. Sorular-cevaplar 2, bilemedin 3 dakika.
Ama benim bu mahallede tam 1 ay sayım yapmam lazım!
İşyeri yok, her yer konut veya boş arsa.
Çalışmak istediği halde imkan bulamayan memur psikolojisiyle gittim öğrenci kahvelerinde üzüntüden kendimi taş okeye, maça kızına, kinge vurdum.
Lak lakla avunup mahallemde işyeri olmamasının üzüntüsünü tavlayla bilardoyla atlatmaya çalıştım.
Derken, dürüst tabiatlı yetiştirilmem vicdanımı rahatsız etti ve beşinci günün sonunda, kolumun altındaki dosyanın içinde sadece 2 form (birinde 'vefat nedeniyle kapalı' yazılı) olduğu halde DİE bölge müdürünün odasında aldım soluğu:
'Müdür bey benim mahalle bitti!'
'Ne diyorsun, bu bir rekor!'
Meraklısına: İzleyen günlerde Altıparmak, Heykel, Santral Garaj ve İnegöl'e tayinim çıktı. Hep düşünürüm, 30 gün uğramasaydım kuruma, biri de çıkıp '2 dükkanı bir ayda mı saydın, bankamatik!' der miydi acaba 100'üme!
Bu hikayeyi niye anlattım!
Bizzat istatistik kurumu içinde yaşandığı halde, hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir diye.
Sayılar, oranlar, artışlar, azalışlar, kıyaslamalar falan, isteyen herkes için, misal kişiler, okullar, şirketler, kurumlar, belediyeler, vilayetler hatta ülkeler için kullanışlı hale getirilebilir.
Bu sayede işsizliği azaltabilir, ekonomiyi büyütebilir, enflasyonu düşürebilir, hatta ölenleri bile ölmemiş gibi gösterebilirsiniz.
Bir Kızılderili atasözü şöyle der, dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Atasözünün devamı şöyle: At yalanı, olur mutlaka inananı!

10 GÜNDE 10 KADIN...

Şu kadınlar da ne istediğini bilmiyor birader!
Kadın pankart açmış: 'Erkeklik koronadan daha öldürücü' diye.
Neymiş?
Normalleşme sürecinde 10 günde 10 kadın öldürülmüş. Tamam işte, memleketin normalleşmesini istediği tam da bu.
Hesaplamadan biliyorum. 'İç'ler 'dış'lar çarpımı böyle toplumun.
10 günde 10 kadın. 365 günde 365 kadın!
Hem siz demiyor muydunuz, 'sokağa çıkma yasağı uygulanırken, ahalinin erkek cenahı evde yapacak iş bulamayınca kadınlara dalıyor. Sözlü, psikolojik, imalı, küfürlü, yumruklu, tekmeli şiddet uyguluyor' diye. Memleketin folkloru böyle.
Normalleşmesi de şiddetli, dayaklı, tehditli, ölümlü. Anormalleşmesi de.
Belki de hatayı terminolojide yapıyoruz. Hadise şu kadar açık ve sarih çünkü:
Ev veya sokak fark etmez, Türk erkeği affetmez!

MUNZAM KARŞILIK ORANI!

Şu sosyal medyanın istemezükçülerinden gına geldi artık. Mal bulmuş mağribi gibi atladıkları son konu, asrın güleşçisi (güreş diyen de var) Hamza Yerlikaya'nın Vakıfbank yönetim kuruluna atanması. Ne olmuş atandıysa, bir tek o mu atandı. Aynı yönetimde 4 tane milletvekili, 2 tane cumhurbaşkanı danışmanı, bir tane bakan yardımcısı var, onlara niye tek kelime etmiyonuz!
Sanki Ajda Pekkan atanmış, bilemedin Emre Belözoğlu!
RTÜK Başkanı Halkbank'a atandığında gıkınız çıkmadı.
Liyakatınız olsa, eleştirin diyecem. Hanginiz biliyor arbitrajı, munzam karşılık oranını, 'eurobond'u, faktoringi, kambiyoyu, konsolidasyonu, swapı, konvertibiliteyi, lotu, likiditeyi, nominali, pariteyi, reeskontu, valörü.
Varsa yoksa bıdı bıdı.
Eleştiriye liyakati olmayan çenesini tutsun lütfen.