Hava Durumu

Nilgün Bodur 'intihal' budur

Yazının Giriş Tarihi: 03.10.2018 07:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.10.2018 07:59

'İntihal'i 'intihar'la karıştırmayın lütfen. Ahalinin çok aşina olmadığı bu sözcük, bilim çevrelerinde, edebiyat aleminde ve bizim işkolunda, iyi bilinir.
Başkası tarafından yazılmış bir metnin, kendin yazmış gibi lanse edilmesine denir.
Çalıntı yazı, çalıntı fikir diyelim kısaca.
Kaynak belirtmezsen yazdığın yazıda, 'intihal' suçlamasına maruz kalabilirsin anında!
'İntihal'le, intihar arasında 'fonetik' de, yani ses benzeşmesi de bana göre sebepsiz değil.
Yazarın intiharı, yani özüne kıyması da, ancak intihalle gerçekleşir çünkü.
Tahtalara vuralım, başımıza gelmesin!
Gerçi, 'intihal' yaptığı kabak gibi ortaya çıktığı halde göğsünü gere gere dolaşan çok cengaver var çevrede!
Bu işin son cengaveri, sosyal medyayı takip ediyorsanız biliyorsunuzdur, Nilgün Bodur!
Abla, 'Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim' diye bir kitap yazmış.
Kitap anında 150 bin baskıya ulaşmış. Yani, ahali sevmiş, almış, okumuş.
Derken hiç olmayacak bir şey olmuş ve birileri kitaptan bir bölümün, (Nazi zulmünde yaşamını yitirmiş ama bu arada günlük tutmayı da ihmal etmemiş) Anne Frank'a ait olduğunu saptamış.

METİNLER AYNI!

Bakalım metinler birbirine ne kadar benziyor.
Anne Frank: Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alır çünkü pişmanlık minnetten daha güçlüdür.
Nilgün Bodur: Unutmayın ölüler her zaman yaşayanlardan daha fazla çiçek alır. Çünkü pişmanlık minnetten daha çok acıtır.
Kabak gibi intihal.
İşin komik boyutu ne biliyor musunuz?
Anne Frank'ın günlüklerini okuyanlar böyle bir metnin olmadığını söylüyorlar.
Söz konusu metin, internet alemine 'Anne Frank' ismiyle salınmış, o ona atmış, bu buna göndermiş, filanca duvarına yazmış derken adeta 'anonim'leşmiş.
Tıpkı, her önüne gelenin saldığı metinleri ve şiirleri Can Yücel'e, İlber Ortaylı'ya, Nazım Hikmet'e, Orhan Veli'ye, Nietzsche'ye, Bukowski'ye mal etmesi gibi...

KAPORTAMIZ FELİPE USTA'YA EMANET...

Kırk yıl düşünseniz aklınıza gelir miydi? Brezilya'dan kaportacı ithal edeceğimiz. Yanlış anlaşılmasın, işgücü de ithal edilebilir. Ve fakat bir değil iki değil tamı tamamına 200 kaportacı gelmiş Kastamonu'ya.
Hepsi Brezilyalı.
Kastamonu'yu dolu vurmuş. Yaklaşık 10 bin araç hasar görmüş.
Tek tek onarmak eldeki mevcut kaportacı potansiyeli ile namümkün.
Ee mevcut kaportacı stoku bu kadar kaporta ihtiyacını karşılamayınca...
Dışarıdan kaportacı ithal etmekten başka var mı bir çare?
Dünya üzerinde bütün ülkelerin futbol liglerine 10 bin kadar futbolcu gönderen bu ülke, buyurun şimdi de kaportacıları ile gündemde.
İktisat kitaplarında okuduk ettik, sermayenin serbest dolaşımı mümkün ama emeğin serbest dolaşımının önünde engeller var falan diye.
Buyurun ihtiyaç hasıl olmuş ve 200 kaportacı tam 11 bin kilometre katederek kuş uçumu 13 saat havada kalarak Kastamonu'ya kadar gelmiş, ekmeğinin peşinde.
Dünya, küresel bir köy haline geldi artık diyenler bu kadarını öngörebilmişler miydi acaba?
NOT: Brezilya'da kaportacılık yüksek okulu varmış. Adamlar ışın ve çubuklar marifetiyle göçükleri onarıyormuş. Uyguladıkları teknik yavaş yavaş dünyaya yayılıyormuş.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.