Sema 'drone' kaynayacak!

Eskiden iş hayatında, benim masam filancanınkinden küçük diye bunalıma girenler olurdu. Masa ne kadar büyük, eleman o kadar önemli çalışan!..

Büyük büyük masaları vardı, masaya oranla küçük küçük adamların.

Bilgisayar icat oldu, masalar ufaldı, artık ekran büyüklüğü baz alındı.

En önemli çalışanın önüne en kapasiteli bilgisayar kondu.

Bilgisayar iş yerlerinde bu anlamlı fiziki dönüşümü sağladı ya. Korona da başta binalar olmak üzere bir çok anlamlı fiziki değişikliğe neden olacak.

Benim evden yazı yazmam vakayı adiye. Enteresan bir durum değil.

Ama diyorlar ki, bütün bankacılar evden çalışabiliyormuş.

Öyleyse ne gerek var bundan böyle o kadar binaya, masalara, sandalyelere.

O büyük büyük plazalar da ona keza.Herkes önündeki bilgisayar ekranına gömülü çalışmaz mı oralarda da.Ee tamam işte, herkes evinde, yine bilgisayarlarına gömülü halde.İş zerre aksamıyor, o derece.

Statlara giden de pek olmaz bundan böyle. (Olur da eskisi kadar olmaz.)

Konserler, tiyatrolar, sergilerin hali de belirsiz. Gösteri sanatları nasıl icra edilecek acaba? Online çözümler bulunacaksa, o devasa salonlar, merkezler falan beton yığını olarak mı kaldı, gelecek kuşakların arkeologlarına!

Kalabalıklar kolay kolay toplanmaz artık arenalarda!

Binlerce AVM var ülkede. Hafta sonları hepsi vıcık vıcık insan kaynıyordu.

Şimdi de kaynasın da görelim.

Ekonominin bir numaralı kuralı, 'ihtiyaçlar sonsuzdur' olduğuna göre, herkes her ihtiyacını 'e-ticaret'ten tedarik edemeyeceğine göre, AVM'ler ve plazaların 'çapraz kuru' bir miktar erozyona uğrayacağına göre, herkes her ihtiyacına,'kurye'marifetiyle ulaşamayacağına göre...

Göreceksiniz 'pek yakında' bu 'getir-götür' işleri 'drone'lar vasıtasıyla yapılacak.

Sema, vızır vızır kara sinekler gibi 'drone' kaynayacak.

OTURMAYA MI GELDİK?

Ankara'da bir grup vatandaş, çadır tente üreten bir atölyeyi pavyona dönüştürmüş. Videosunu gördüm. Ankara havası eşliğinde döne döne zeybek oynuyorlardı, kızlı- erkekli.

'Pavyon' da bir ihtiyaçmış demek ki.

Ve insanlar alıştıkları hayattan ve ihtiyaçlarından ödün vermeyi pek sevmiyorlar!

Bu haberle, sokağa çıkma yasağının bitişi ile birlikte kendilerini sokağa atan ve yüksek volümlü müzik eşliğinde eğlenen insanlar haberini harmanladığımızda...

Öteden beri savunduğum şu realite, kabak gibi çıkıyor ortaya:

Elemin ve kederin pik yaptığı dönemlerde ve coğrafyalarda, eğlence de ona paralel gelişiyor, serpiliyor..

Çünkü insan doğası, mütemadiyen sıkıntıya gelemiyor.

Öyle ya, oturmaya mı geldik, kavanoz dipli dünyaya?

AKIL DIŞI İŞLER...

Bazen 'sivil'de öyle paylaşımlar görüyorum ki, bu işten para kazandığım için yüzüm kızarıyor.

Misal Prof. Dr Metin Taş, 'virüsle mücadelede önemli adımlar atıldı' dedikten sonra, 3 madde sıralamış:

Bir, Salda Gölü talanı. İki, üçkağıtçı ve tacizci affı. Üç, belediyelere getirilen engellemeler.

Bu 3 maddeyi not aldım, biraz köpürtürüm, yazı konusu çıkar hesabı. Ve fakat, ne yazayım, nasıl yazayım, şu an, dumur haldeyim!

Misal, ekmek dağıtan belediyeyi, niye engeller merkezi idare ve irade!

Çocuğun biri de şunu salmış sosyal medyaya aynı minvalde:

'Evde ekmek yaptım, komşulara dağıtacağım. Paralelden suçlanır mıyım?'

Hakikaten akıl dışı şeyler olmaya başladı memlekette...

Akıl dışı demişken, Hüseyin Dönmez de aktüel bir konuyu 'yerli ve milli' olduğu kadar 'kadim' sorumuzla pek güzel harmanlamış:

'Ben şimdiden sormuş olayım, korona orucu bozar mı?'