Hava Durumu

Rahatsız olmaya mecbursunuz!

Yazının Giriş Tarihi: 26.07.2020 08:52
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.07.2020 08:52

Bu haftaki yazımı kaleme almaya başladığım dakikalarda Uludağ Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi sevgili hocam Dr. Mustafa Kurt'un sosyal medya paylaşımını görmem yazımın içeriği hakkındaki fikrimi değiştirdi. "Farkındalık işte bu" dedim ve konuyu değiştirip geçen haftaki yazımın devamı niteliğinde yazmaya karar verdim.
Paylaşımdaki yaşanmış gerçek olayın noktasına dokunmadan birlikte okuyalım. Biraz duyarlılık varsa iddia ediyorum kafamızda şimşekler çakacaktır:
"Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz... ama rahatsız olmaya mecbursunuz!
Her gün yaşadığımız edepsizliklere, Antalya'da bir yenisi eklenmiş... Annesi ile dönerciye giden otizmli bir evlat, biraz huzursuzlandı diye döner restoranından kovulmuş. Restoran sahibi, 'Müşteriler rahatsız oluyor' demiş... İşin acayip tarafı anladığım kadarı ile müşterilerin içinden de biri çıkıp 'Hayır, rahatsız olmuyoruz' dememiş! Şu rahatsız olma meselesine biraz değinelim... 'Rahatsız olmaya mecbur muyuz?' diye soranlar olabilir. Hemen cevap vereyim. Evet, kardeşim mecbursunuz! Bundan hoşnut olmasanız da, öpe öpe katlanmak zorundasınız! İsterseniz polis çağırın, mahkemeye verin. Örnek mahkeme kararları var. Bir de üstüne tazminat ödersiniz. Yeter! Adam gibi anlatıyoruz anlamıyorsunuz. Çocuklarımıza öpe, öpe, öpe katlanmak zorundasınız kardeşim! Bitti, bu kadar! Şikâyeti olan dava etsin. Siz, müzik eşliğinde löp löp midenize indirirken, huzurunuz kaçmasın diye çocuklarımızı restoranlara sokmamazlık etmeyeceğiz. Siz sakin tatil yapın diye çocuklarımızı yazın eve kilitlemeyeceğiz. Çocuğunuzun dikkati dağılmasın diye, biz çocuğumuzu okuldan almayacağız. Kendinize gelin, yeter artık! Bu dünya sırf sizin değil. Sizden ricada bulunmuyoruz, sizin vicdanınıza falan da sığınmıyoruz. Kaçılın ulan az kenara! Çocuklarımıza yer açın. Bakın en az sizin kadar vergi veriyoruz, sizin gibi askerlik yapıyoruz. Savaş çıksa sizinle beraber gidip belki de can vereceğiz. Ama iş, memleketin sefasını sürmeye gelince siz bizi kovacaksınız öyle mi? Yok öyle yağma kardeşim. Okullar, plajlar, eğlence yerleri, restoranlar, apartmanlar babanızın malı değil. Çok rahatsız olduysanız siz defolun gidin, cehenneme kadar yolunuz var!"
Geçen hafta otizmli annelerin bir kısım haklı taleplerini 'Anne, anne, anneciğim...' başlıklı yazımda dile getirmiştim. İşte o annelerimizden birisi yukarıda özetlenen insanlık dışı olayı yaşamak zorunda kaldı. Her hakkı kendimizde görme saygısızlığını ve hak çiğneme zorbalığı hangi vicdana sığar? Müşteriler mi, restoran sahibi mi, çalışanları mı suçlu? Hayır... Engelli bilincine sahip olmayan ve bu yolda politika üretmeyen, sivil toplum kuruluşlarının dediklerine kulak asmayan, günübirlik geçiştirmelerle icraat yapan başta tüm siyasi erk ve yetkililerdir suçlu olan. Şahsi tespitim, nedense engelli yakını olan yetkililer daha duyarlı oluyorlar bu konularda! O zaman biz de şöyle mi dua edelim: Allah'ım ülkemdeki tüm yetkililere sen engelli birey nasip eyle!
Daha önce de dile getirdiğim gibi bu bilincin aşılanması için, mutlaka tüm eğitim kurumlarında 'engellilik bilinci' adı altında eğitim verilmeli. O zaman bu bilinçle birlikte gelecek nesillere de aktarılan, tüm insanların eşit ve aynı haklara sahip olduğunu bilen, öcü görmüş gibi davranmadan bir arada mutlu mesut yaşamayı öğretebilirsiniz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.