Hava Durumu

Londra, Çanakkale, Osmaniye Diyarbakır Lice'de nasıl buluştu?

Yazının Giriş Tarihi: 13.06.2012 00:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.06.2012 00:58
 Bu kadar rastlantı ancak filmlerde olur demeyin, Diyarbakır Lice'de oldu.
Londra'dan yola çıkan James Masami Miyazaki- Roos'un - adı da bir garip, kendi ve orada ne işi olduğu gibi - Osmaniye'den Lice'ye göreve gelen Abdullah Açıcı Çavuş ve Çanakkale'den kurmay binbaşı Ercan Kurt'un hayatları Diyarbakır Lice'de nasıl kesişti?
Hayat çok kısa ve acımasız.
Hayat en inanılmaz buluşmalara (!) gebe…
Kader (!) dersen en çarpıcı öykülerin yazarı aslında…
(…)
İki ay kuzey Irak, İran dağlarında turist (!) olarak gezen James, Bingöl'de Trabzon'a giderken PKK tarafından kaçırıldı.
İngiliz vatandaşı kaçırılınca seferber oldu Mehmetçik…
Köşe bucak arama, operasyon derken…
Bir ay sonra tayini çıkacak Abdullah Çavuş operasyon sırasında mayına bastı.
Haberi alan komutanı Ercan Binbaşı onu kurtarmak için yola düştü.
Şehit çavuşunun acı haberi ile bölgeye giden Ercan Binbaşı da mayına bastı.
Ve o da askerinin yanı başında şehit oldu.
Çanakkale'deki baba evine, Afganistan'daki yarbay abisinin yüreğine ateş düştü.
Tez ulaştı acı haber Osmaniye'ye…
Osmaniye ve Çanakkale yangın yerine döndü. Sonrası bildik görüntüler…
Şehit cenazeleri, binlerce acılı haykıran yürek…
(…)
Sonra ne mi oldu?
Bir gün sonra serbest bırakılan James Masami Miyazaki- Roos , Bingöl'de çıktı ortaya…
Sonra Diyarbakır'a gitti, şikayetçi olarak ifade verdi. Sonra serbest bırakıldı.
James için hayatlarını kaybeden şehitlerimiz aynı gün toprağa,
İki aydır İran ve Kuzey Irak'ta gezen turistimiz James ise Londra'ya döndü.
Ve İngiliz James'in Diyarbakır'daki ifadesinin ilk cümlesi,
Bu yazının “cümlesini” de, yaşananların “cümlesini “de özetliyordu;
“Tarihe meraklıyım, İngiltere'de borsacıyım”

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…
Yıl 1984.. Hakimiyet Gazetesi Basak Caddesi'ndeki binasında Hakimiyet Çocuk Kulübü ve Dergisi üyeleri ve gönüllü muhabirleri ile bir cumartesi günü…
Bugün Bursa Hakimiyet köşe yazarı olacak Okan Tuna kısa pantolonlu “gönüllü muhabir”fişek gibi… Serkan İnceoğlu o zaman da çok çalışkan ve titizdi. Beril Elmacıoğlu bugün mühendis, Fehim Ferik her zaman terbiyeli ve çalışkandı.
Arka masada Dilek (Tura) abla… Ön masada ben, o zamanki “Ceyhun Abi”…
Dile kolay 6000 üye, her hafta çıkan 24 sayfa dergi… Şimdi hepsi bir yerde çoluk çocuklu iş güç sahibi Bursalılar… Geriye güzel anılar ve bu fotoğraf yadigar kaldı.


ANA'dolu
İşin özü; iktidar her kadın her koşulda “ANA” olacak diyor. Yani “rahim senin değil devletindir” ilkesi ile anne olmak artık yasal olarak zorunlu olacak.
Kadınların gündemin başına oturduğu şu günlerde, tek dertleri sezaryen ve kürtaj değil ki… Anne olmak güzel şey, her kadın ister ama…
Kadınlarımızın asıl, “ANA” olunca başlıyor dertleri… Hallerine bir bakalım;
İlkokula yazılırsın, ilk ders, ilk gün kapı önünde iki gözü yaşlı annen bekler.
Ateşlenir yatağa düşersin, başında anan ağlar.
Dershane, lise, üniversite kapısında hüzünlü, sevinçli gözyaşları ile o bekler.
Mezun olur işsiz kalırsın, sabahlara kadar dudağı dualı, gözü yaşlı bir annen seni dertlenir.
Başarılı olursun sevinçten, başaramazsın üzüntüden hep o ağlar.
Hakkını ararken sokaklarda, düştüğün mahpuslarda, biber gazı, cop yediğin meydanlarda ağlarken sen, hıçkırıklara boğulan bir yürek daha vardır hep…
Evlenir sevinirsin, baba olur, ana olur gururlanırsın ama senden uzakta senin için ağlayan bir göz daha vardır.
Karakolda kınalı kuzular vurulur, analar ağlar.
Mayın patlar. Yolda, dağda sonuçta her ev yanar bir parça…
Ertesi gün, gün doğar, yaşam başlar yeniden, ama bir evde bir tek ana ağlar.
Evine, ekmek derdine düşer, anneler yaslanır.
Geçim derdi, gelecek derdi derken,
Velhasıl, “Ağlarsa bir anan ağlar, gerisi yalan ağlar”
Ahh bee Anadolu…
Şimdi her köşen ağlayan ANA dolu...

“DELİ”kanlı'lar…
- Türkiye'de 700'ü aşkın üniversite öğrencisi tutuklu bulunuyor.
- Roman Çalıştayı'nda 'Parasız eğitim istiyoruz, alacağız' yazılı pankart açan Ferhat Tüzer ile Berna Yılmaz 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- 25 ay tutuklu kaldıktan sonra, poşu taktığı için yargılanan Cihan Kırmızıgül 11 yıl hapis cezası aldı (aslında 33 yıl ceza aldı, indirim ile 11 yıla düştü).
- Tunceli Üniversitesi öğrencisi 5 kişi 79 yıl hapis cezası aldı.
- 8.5 aydır tutuklu yargılanan üniversite öğrencisi Rıdvan Çelik’e, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten toplam 14 yıl hapis cezası verildi. Karara tepki gösteren ve kararı temyiz edeceklerini söyleyen avukat Meral Danış Beştaş, dosya içerisinde yer alan fotoğrafta müvekkilinin ağzı açık şekilde görüntülendiğini fakat, o esnada şarkı veya slogan attığının anlaşılamayacağını söyledi.
Hayatta üç çeşit sorun vardır; Gerçek sorunlar, büyük sorunlar ve kaprisler…
Gerçek sorunlar ise; evlat acısı, ölüm ve hastalıktır…
Evlat acısı gibisi yoktur.
Tüm evrenin üstünde hemfikir olduğu pek az konudan biridir, evlat acısı…
Ve bugünlerde “evlat acısı” bile siyaset kurbanıdır.
Canlarımız, çocuklarımızın gelecekleri için bile “hemfikir” olamıyoruz.
Bir “evlat acısı” için “tek yürek” olup aynı “vicdanlı insan” paydasında bile buluşamıyoruz.
İşte bu bile siyasetin toplumu nasıl kutuplaştırdığının bir kanıtıdır.
Anladık sağcı, solcu ve dahi neciysen ,
hangi parti, dernek ve cemaatin ferdiysen
bu kadar mı “yürekleriniz nasırlandı” kardeşim?
Evlat bu yahu…
Hiç mi duymadın? Anadolu'daki en güzel sesleniştir “delikanlı” ...
Dünyada başka bir toplum ve coğrafyada örneği, eşi benzeri olmayan bir gençlik adlandırmasıdır “delikanlı”…
Adı üstünde “deli” işte… Heyecanlı, hata yapacak kadar genç ve deneyimsizler…
Kendi gençliğinizi düşünün. Siz hiç mi hata yapmadınız kardeşim?
Şimdi elini -varsa- vicdanına koy, sabah okula, işe uğurladığın evladının ipe sapa gelmez nedenlerle tutuklandığını, küçücük bedenlerinin cezaevine konduğunu ve aylarca süren eziyetlerin sonunda yıllarca hapse mahkum olduğunu hayal et…
Ve düşün… yolsuzun, hırsızın, tecavüzcünün eften püften cezalar aldığı ve cezalarının da “affedildiği” veya “ertelendiği” bu ülkede, bu üniversite öğrencileri böylesi ağır hapis cezalarını niye alırlar?
Gerekçe hep aynı; örgüt üyesi olmak…
Son yıllarda bu hükümeti eleştiren, fikir yazısı yazan, pankart açan,
hatta ağzını açan kim “örgüt üyesi” değil ki?
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.