Hava Durumu

1446'dan 15 Temmuz'a Buçuktepe'den Şehitler köprüsüne-2-

Yazının Giriş Tarihi: 31.01.2020 08:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.01.2020 08:22

Türkiye'de askerin devlette büyük hissedar benim!.. benim dediğim olur!..

algısı oluşmuştur. Buna yönelik itirazlara bir örnekle cevap vermek istiyorum. Gazeteci Sabahattin Önkibar'ın İtiraflarım adıyla kaleme aldığı kitabından bir olayı özetleyerek aktaralım.

Yıl:1993 Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu Bursa Milletvekili ve Kit komisyonu başkanı Mehmet Gazioğlu'nu karargaha davet eder. Fisunoğlu ağustos şurasında Genel Kurmay Başkanı olacaktır. (Doğan Güreş görev süresinin uzatılması konusunda yapılan spekülasyonlara şeref sözü diyerek asla kabul etmem taahhüdünde bulunmuştu) Davete icabet eden Gazioğlu kapıda çok önemli misafir statüsü ile karşılanır. Paşanın makamında da kalabalık bir askeri heyet vardır.
Fisunoğlu "bu arkadaşlar benim Genelkurmay Başkanlığım dönemimde yakın çalışma ekibimde olacak isimler.." der ve peşi sıra konuya girer "Özal'ın vefatı ile Sayın Demirel Köşk'e çıktılar" TSK olarak yeni başbakanın kim olacağı konusunda kapsamlı çalıştık ve "bizim ölçülerimize göre devletimizin bekası adına DYP'ye başkan ve Türkiye'ye başbakan siz olmalısınız"
Gazioğlu "ben tanınmıyorum, adım bu konuda hiç geçmedi, benim için çok erken, bırakın kamuoyunu ailem bile şaşırır" der ama;

Paşa "Bakın sayın Gazioğlu mesele tanınmak ve kongreyi kazanmak ise biz onu hallederiz. Siz evet deyin gerisini bize bırakın"

Önkibar "bu diyalog ikinci elden bir duyum değil, yüzde yüz hakikattir" diyor. (Devam süreçte Doğan Güreş bütün ağırlığını Tansu Çillerden yana kullanır ve TSK bu konuda resmen ikiye bölünür. Tansu Çiller'de Fisunoğlu'ndan intikamını almakta gecikmez, ilk YAŞ toplantısında Güreş'in görev süresini uzatır, Fisunoğlu da o sürede yaşı dolduğu için emekli olur ve Genelkurmay başkanı olamaz.)

Konumuza dönersek; Bizim kanunlarımızda/ Anayasamızda/Anayasalarımızda askerin siyasi parti kongresi kazandırmak, başbakan atamak gibi ne bir görevi ne de yetkisi yoktu hiçbir zamanda olmamıştır. Peki o gün bu yaşananlar nedir sorusunu cevabı; yukarıda sözünü ettiğimiz büyük hissedar benim!.. inanışıdır. Bunun gerekçesi de Osmanlı'nın son dönemleri de dahil devletin bekası önceliğidir. Politik ve ideolojik evrilmeler ikinci planda kalmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında serbest ekonomiyi savunan da 1930'lardan sonra devletçi ekonomiye geçen de aynı askeri iradedir. Hatta İkinci Dünya Savaşı sonrasında çok partili sistemi hazmetme sıkıntısı yaşasa da kabullenen yine aynı iradedir.
Müdahale gücü olmasına rağmen DP iktidarını başlangıçta engellemeyen asker içinden bir kesim, süreç içinde vesayetçi bürokrasi ve devlet burjuvaları (!) ile harekete meyletmiştir. Ne demek istiyoruz? DP iktidarı ekonomik kalkınma ve altyapı yatırımlarını öncelemiş, kaynakların bürokrasiden piyasaya çevrilmesi yeni bir bölüşüm kavga alanı oluşturmuştur.
Çünkü altyapı yatırımları ile müteahhitler, tarımda sabandan makineleşmeye geçişle de zengin çiftçiler türetmiştir. Bu durum yukarıdaki vesayet merkezlerini rahatsız etmiştir.
DP emir komuta zincirine güvenerek üst rütbelilerin imkanlarını koruyarak kendini güvende hissetmiştir. Fakat DP'nin ürettiği zenginlikten hak ettiği payı alamadığı düşünülen alt rütbeli subaylar ise darbeyi yapmıştır. Tabii ki bunlar içeride seslendirilen ve kaşınan gerekçelerdir. NATO ABD ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu gerekçeler zihinsel altyapıya çivi gibi çakılmadan darbe gibi bir eyleme girişmeye kimseyi ikna edemezdi.
1960 darbesine taraf olan her kesim darbeden az çok nemalanmıştır. Asker için bile kurduğu yardımlaşma kurumu olan OYAK'la ülkenin kalkınmasından legal pay alma yolunu buldu diye suçlanmıştır. Oyları azalmasına rağmen CHP kendi muhalefette kalsa da son yıllara kadar fikren iktidarda kalmıştır. Çünkü devletin anatomisi böyle kodlanmıştır/yasal güvence altına alınmıştır. Anayasal düzeyde yapılan bu tip yasal ama hukuki olmayan düzenlemeler, Petrol bazlı uzunca yıllar bozulmayan eski poşet ve plastikler gibidir.
Yıl 2020 hâlâ Kenan Evren ve arkadaşlarının antidemokratik bir iklimde hazırlatıp kabul ettirdiği, sivil iradenin toptan değiştiremediği anayasa ile yönetiliyoruz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.