Hava Durumu

Sened-i İttifaktan Evren anayasasına

Yazının Giriş Tarihi: 27.11.2020 08:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.11.2020 08:17

Osmanlı'da 7 Ekim 1808 tarihinde imzalan Sened-i ittifak'la Osmanlı tarihinde padişahın mutlak yetkileri ilk kez sınırlanmıştır. Bazı tarihçilere göre, bu belge Türkiye'de demokrasi yolundaki ilk gelişmelerden biridir. O devirde, Osmanlı Devleti'nin merkezî otoritesi taşrada büyük ölçüde etkisizdi. Taşrada güçlü toprak beyleri ortaya çıkmıştı. Bu toprak beylerine Ayan deniyordu Ayanlar etkili oldukları bölgelerde güçlü yönetimler kurmuştu. Rumeli, Anadolu ve Mısır gibi eyaletlerde âyanlar yarı bağımsız hale gelmişlerdi. Padişahın ve İstanbul'un otoritesi ayanların hakim olduğu topraklarda pek hissedilmiyordu.

Bu belgeyle ayanlar 2. Mahmut'a itaat edip emirlerini yerine getirme sözü vermişlerdir. Buna karşılık padişah ve devlet yöneticileri ayanların bazı haklarını garanti altına almış, haksızlık yapılması durumunda ayanlara karşı koyma hakkı tanınmıştır. Gerçi 2.Mahmut güçlenince bu anlaşmayı askıya almıştır ama ciddi bir başlangıç olmuştur. Tanzimat fermanı akabinde birinci meşrutiyetin ilanı ile ilk anayasa (Kanuni esasi) gelmiştir. "1876 yılında Iktidar hukukla bağlanmış, temsili rejime geçiş benimsenmiş, kişi hakları tanınmış, parlamenter sistem için ciddi adımlar atılmıştır" 1909 ikinci meşrutiyetin ilanı ile padişahın yetkileri kısılmış, parlamento güçlendirilmiş, yasama-yürütme arasında denge kuran parlamenter sistem kurulmuştur.

1921 Anayasası, Kurtuluş Savaşının geçiş dönemi şartlarında hazırlanmış, biraz daha liberal ve ideallerle şekillenen bir anayasadır. Daha geniş bir bakış açısıyla Kurtuluş Savaşına katılan, Misakı Milli sınırlarını kabul eden, ortak yaşama iştirak herkes, millet kavramı içinde tarif edilmiştir. Kanaat önderlerinin oluşturduğu Birinci Meclis tarafından yapılan bir toplum sözleşmesidir. Bu yönüyle toplum sözleşmesi olan tek anayasamızdır.

1924 Anayasası muhalefetin elendiği ikinci Meclis tarafından yapılmıştır. Kanaat önderleri yoktur, bürokrat eliyle hazırlanmış, toplum katkısı alınmamıştır. 1924 Anayasası: Hakların güvencesi olmasa da demokrasiye gidişe engel koymamıştı TBMM en üst organdır. Buna rağmen 36 yıl yürürlükte olan bu anayasa ile 27 yıl Türkiye tek parti tarafından yönetilmiş, toplumu kontrol eden bir anayasadır.

1961 Anayasası askeri darbe sonrası yapılmış tam bir mühendislik anayasasıdır. Tekrar tek partili hayata geri dönülemeyeceğini bilen asker-sivil vesayetçi elitler, çok partili sistem içerisinde politik konumlarını anayasal bir zemine oturtmayı ustaca başardıkları bir anayasadır. Yürütme organı kıskaca alınmıştır. Egemenlik 1924 anayasasında TBMM eliyle kullanılırken, bu sefer Yetkili organlar eliyle kullanır hükmü gelmiş; Meclisin mutlak yetkisi bölünmüştür. Bir taraftan Cumhuriyet Senatosu diğer yandan MGK (Milli Güvenlik Kurulu) karar süreçlerinde yön verici oluşlarına bu anayasa ile yasal zemin buldular. Ayrıca 1961 Anayasası ile TSK'nin siyasete müdahalesi MGK eliyle kurumsal bir hal almıştır. 1971 muhtırası ile askeri yargı sivil yargı aleyhine genişlemiş, asker kişilerle ilgili idari eylem ve işlemlerin denetimi Danıştay'dan alınarak AYIM (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi) adıyla yeni oluşturulan mahkemeye verilmiştir. (bu bir yargı imtiyazıdır)

1982 anayasası devleti vatandaştan koruyan bir anayasadır dense yeridir. Nedeni de özgürlükler ve demokrasinin güçlendirilmesi yerine otoritenin güçlendirilmesini önceler. 1982 Anayasası hukuken temsil niteliğine sahip bir meclis tarafından yapılmamıştır. Çünkü Danışma Meclisi, seçimle gelen bir meclis değildir. Ayrıca gerçekte karar verici Danışma Meclisi değil darbeyi yapan beş Orgeneralden oluşan (Kenan Evren, Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer, Sedat Celasun) Milli Güvenlik Konseyi MGK idi. Anayasa için son sözü söyleme hakkını tekelinde bulundurmuştur. Bu anayasanın kabulü ile Kenan Evren cumhurbaşkanı seçilmiştir. Milli Güvenlik Konseyi'nin tüm icraatlarının (kısaca yaptıkları kanunsuzlukların) soruşturma ve dava konusu olamayacağı da geçici 15. madde ile garanti altına alınmıştır. (2010 referandumu ile bu maddeyi iptal edebildik) Kenan Evren'in anayasayı tanıtım konuşmalarının eleştirisi bile yasaklanmıştı. Bu nedenle yapılan halk oylamasının referandum değil, plebisit olduğu açıktır.

Referandum Parlâmento tarafından kabul edilen bir kanunun yürürlüğe girebilmesi için halk çoğunluğu tarafından da kabul edilmesidir. Referandum yapılmasını isteyen, halkın seçtiği temsilcilerdir. Oylanan şey ise, halkın temsilcilerinin hazırladığı metindir. Plebisit ise fiilen iktidarı ele geçirenlerin hazırladıkları metinlerin bir tartışma ortamı yaratmaksızın, blok halinde 'evet" ya da 'hayır" ile sonuçlanabilecek bir halkoylamasına sunmasıdır, Oylanan şey halkın ve seçtiklerinin katılımı olmadan hazırlanan metinlerdir. (Referandumda katılım ve demokrasi vardır halk etkendir, Plebisitte ise edilgendir)

1961 anayasası için "Hayır da hayır vardır" kampanyası yüzünden 1982 'de Evet hayır yerine, Beyaz pusulada Kabul, mavi pusulada Ret yazılmıştı. Evren hayır diyenleri vatan hainliği ile suçluyordu. Gazetelerin birinci sayfalarında mavi kalmamıştı, öyle ki Yeni Asır gazetesinin mavi logosu nar gibi kırmızıya dönmüştü.

Ordu'da bir yerel gazete, şehrin denizinde gözüktüğü bir fotoğraflı haberi yüzünden anayasaya hayır kampanyası suçlamasıyla kapatma cezası almıştı.

Bizde o dönem baya radikal takılmış ailece mavileri giyerek oylamaya gitmiştik.

Sorumsuz ama güçlü bir cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuştu. (yapılan yanlış hesap, her seferinde asker bir kimsenin o makama geleceği düşüncesiydi) Değiştirmekten yorulduğumuz 1982 anayasası Türkiye'nin prangasıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.