Koronavirüs yeni binyılın ilk biyolojik silahı mı?

Hayatımızın son bir aydır ayrılmaz bir parçası haline gelen koronavirüs sonrası bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. Öncesinde birkaç saptama yapayım. Bu salgından sonra çok paran var yiyemiyorsun Yazlığın var gidemiyorsun. Araban var binemiyorsun. Sokaklarda elini kolunu sallaya

sallaya dolaşamıyorsun. Mahallendeki parkın yanından geçemiyorsun. Bu listeyi uzatmak mümkün. Koronavirüsün bizlere verdiği ilk ders bu. Gelelim ikinci derse.. Kanaatim odur ki bu virüsün laborutuvar ortamında yapıldığı. Bizler evlerimize hapsolurken virüste ortada elini kolunu sallaya sallaya geziyor.

Geçmişte insanlar camların ardından hayvanat bahçesindeki hayvanları izlerdi. Şimdi bizim izlediklerimiz, bizleri izlemeye başladı...

Bu da bir gerçek.

Diğer bir gerçekte bu virüsün pik yapmasından sonra hayat normale döner mi?

Ya da yeni bir virüs salgını gerçekleşir mi?

Gerçek olup olmadığı tartışılacak soruların başında ise bu virüsün yeni binyılın biyolojik silahı olup olmadığı. İşte orası şimdilik soru işareti. Ama şu ana kadar benim öğrendiğim bundan sonraki savaşların topla tüfekle değil, bu tür biyolojik, virüslerle olacağı. İşte bu konuda devletlerin önlem almaları

gerekiyor.

Belki de geçmişte sadece filmlere konu olan, başka gezegenlere yerleşme fikri bundan sonra daha da konuşulmaya başlanacak. Dünyayı kirleten egemen güçler bundan sonra uzayı kirletmeye çalışacak!

İşte bugünden itibaren yüce yaradanın bize emaneti olan dünyayı ve evreni kirletmeme, vahşi kapitalizme kurban etmemek adına ülkemizin bilim insanlarının olası virüs savaşları noktasında çok daha fazla kafa yorması gerekiyor. Yapılacak çalışmaların öznesinde yanıtı aranacak soruların başında, virüs

savaşlarından nasıl az yada hiç etkilenmeyiz. Olası virüs savaşlarına karşı dünyaya açık mı olmak gerekir, yoksa kapalı mı? Türkiye bu sürece nasıl hazırlanmalı olmalı.

Tahminim odur ki kamuoyunun, bundan sonraki süreçte bu tür soruları daha çok soracağı ve alternatif yanıtları tartışacağı...

Yine de duam odur ki bu virüse karşı zaferi kazanan insanlık olsun aşıyı da bulan Türk bilim adamları olsun...

Kazanan Türkiye ve insanlık olsun.

DEZENFEKTASYON TÜNELİ FAYDALI MI ZARARLI?

Dün Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Mehmet Kanar'ın ilçede pazar yeri girişine koyduğu dezenfektasyon tüneli ile ilgili tartışmalar devam ediyor. İnegöl'de de dezenfektasyon tünelinin kurulduğunu öğrendik.

Tünel faydalı mı değil mi?

Ya da insan hayatına zararı var mı?

Konuyla ilgili olarak dün tüneli ilk defa kullanan Ordu Büyükşehir Belediyesi'nin internet sitesindeki açıklamayı okudum.

Konuyla ilgili olarak Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler'in bir açıklaması vardı.

İşte o açıklamadan bir bölüm

"Ordu Büyükşehir Belediyesi olarak yaptığımız dezenfektasyon kabini ilk tasarımda sonra iyileştirilmiş, ve Sağlık Bakanlığı'ndan onay alınarak patent başvurusu yapılmıştır.

Yenilikçi bir ürün olarak tasarlanan bu ürün halen kullanılmaktadır.

Hızlı bir şekilde vatandaşın sterilize edilmesi amacıyla su takviyeli dezenfektasyon püskürtme işlemi tamamıyla yerli ürünler ile yapılmıştır.

Ayrıca üretimi de yerli imkanlar ile gerçekleştirilmiştir. Gelen şikayetler ve sağlık bakanlığı uzmanları gözetiminde tasarım iyileştirilmesi yapılmıştır.

Belediyemiz şu anda bu ürünler ile ilgili yurtiçi ve yurtdışından yoğun talep almaktadır. Düzeltilmiş tasarım ile üretim hazırlıklarını başlatmıştır.

'Düşünen Ordu' sloganı ile yola çıkan başkanımız bu yönde uzman danışman ekibini etkin olarak kullanmış ve Ordu için bir üretim sahası ortaya konulmuştur.

Üretimde yaptığımız ilave özelikler ile rekabet edebilir bir ürün hale gelen Dezenfektasyon kabini pek çok belediyemiz için de ilham kaynağı olmuştur.

Öncelikle 1000 adet üretim yapılarak daha sonra bunu artırmayı hedeflemekteyiz."

Açıklamayı değerlendirdiğimizde ortaya çıkan sonuç bu kabinin zararı olmadığı.

Umarım bu kabinler ülke genelinde yayılır koronavirüsün yayılmasının önüne geçilir...