16 Temmuz 2016.
Günlerden cumartesi...
Saat: 00.25
TRT ekranlarında ellerini nereye koyacağını bilmeyen, ürkek ve bir o kadar da tedirgin bir kız konuşuyor.
Duyduklarımla ürperiyorum.
Kanım donuyor, yutkunuyorum...
Genç spiker, o anda bana, kulaklarımda hala çınlayan 12 Eylül darbesinin ilk bildirisini anımsatıyor ansızın.
O kahrolası söylemin finali de aynen böyleydi;
“ TSK ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan etmiştir.”
Aman Allahım yine mi, yine mi yaşayacaktık o karanlık günleri.
1923’ten beri ilmek ilmek dokuduğumuz demokrasi halımızın üstünde, kara postallı cellatlar mı gezinecekti yine?
Ve yine, yine mi, kanadı kırılacaktı, demokrasi ve özgürlük güvercinimizin kanadı!
Ama o da ne, bu kez rüzgar başka yönden esiyor ve hiçbir darbe vakasında yaşanmayan bir manzara çıkıyor karşımıza!
O çıkıyor demokrasi düşmanlarının karşısına.
Bu kez sahnede onlar var!
Millet var...
Halk var...
Dolu dolu, meydanlar var...
Meydanlarda bayraklar, tankların önüne bedenini siper eden vatanseverler var artık.
Ve artık sahnede, TBMM’si, iktidarı, muhalefeti ve basını ile bu toprakların gerçek askerleri, orduları var artık...
Bu, inançlı ve dirayetli gücün önünde hiçbir ihanet şebekesi duramazdı, duramadı da...
Kâbusu bayrama, korkuyu coşkuya döndüren bir ulusun zaferiydi bu...
Demokrasi zaferimiz kutlu olsun!
Ben bu şanlı mücadele sırasında, şehit düşen özgürlük abidelerini, rahmetle anarken yazımı İstiklal Marşımızdan aldığım bir kıtayla bitirmek istiyorum.
Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
1 tank+1 kamyon = Vahşet!
O gece Fransa’nın Nice kentinde koca bir kamyonun tekerleri ölüme döndü metrelerce.
O anda, orada olmaktan başka hiçbir günahı olmayan, çoğu çocuk onlarca insan ezildi...
Aradan bir gün geçiyor.
Bu kez sıcak bir Ankara gecesini, bir tankın böğürtüsü esir alıyor.
O’nun paletleri de vahşete dönüyor.
Tek amacı demokrasiye sahip çıkmak olan insanlar paramparça oluyor kaldırım kenarlarında.
Ölüm kusan iki aracın sürücüsü o kadar çok benziyordu ki birbirlerine...
İkisi de gözü kan bürümüş teröristti!
Vahşete odaklı ve kanla beslenen bu hainler için dünyanın her köşesinin yaşam alanı olduğunu hiç ama hiç unutmamalıyız.
Daha huzurlu ve yaşanabilir dünya için el ele vermekten başka çaremiz yok.
Haydi tüm insanlık, artık uzatın elinizi...
ZAMAN TÜNELİ
17 TEMMUZ 1963
Helsinki’de yapılan uluslararası atletizm yarışmasında 5000 metrede Muharrem Dalkılıç birinci geldi.
Yorum: Uluslararası atletizm şampiyonalarında yine birinciler çıkarıyoruz, madalyalar alıyoruz ama ortada garip bir durum var. Şampiyonların büyük bir çoğunluğu Türkiye doğumlu değil.
***