Hava Durumu

Öğreten olmak

Yazının Giriş Tarihi: 24.11.2014 08:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.11.2014 08:06
Ülkemizde 24 Kasım tarihi “Öğretmeler Günü” olarak kutlanıyor.
İslam dini bilginin dostu, cehaletin ise düşmanıdır. İslamiyet gelmeden önceki karanlık devreye “Cahiliye Dönemi” denmiştir. İslam’ın ilk emri “OKU” ile karanlıklar yırtılmış, hakikat yolu açılmış, gönüller aydınlanmıştır.
İslam bir ilim ve irfan dinidir. Hak batıldan, hayır şerden, iyi kötüden, doğru eğriden ancak 
ilimle ayırt edilir. İki günü eşit olan kişinin zararda olduğunu beyan eden ve daima ilerlemeyi emreden yüce dinimiz İslam, öğreteni ve öğreneni daima övmüştür.
İnsanlığın en güzel ve en üstün mesleklerinden biri öğretmenliktir. Öğretmen; yaratılanların en şereflisi olan insanı yetiştiren, gelişimine katkı sağlayan ve terbiye edendir. Öğretmen; öğrencilere ilim irfan öğreten, yaşadığı topluma mutluluk yolunu gösteren, insanlara ise Allah sevgisi, insan ve vatan sevgisini aşılayandır.
Öğretmen; okuyan, yazan, anlatan ve özellikle de söylediğini yaşayandır. Herkesi bilgili yapmaya, ilimle doyurmaya çalışandır. Bilmediklerinin bir derya, bildiklerinin ise bir damla kadar olduğunun farkında olandır. Bu şuurda olan bir öğretmen çok okur ve araştırır. Çünkü eğitim ve öğretimin bilgisiz olmayacağını çok iyi bilir.
Öğretmen; ders başlama zili ile bitiş zili arasındaki zamanda, sadece sınıfta ders anlatan bir memur değildir. O bir örnek ve önderdir. Öğretmen imha eden değil, inşa edendir. Özü ile sözü bir olandır. Ölmüş kalpleri dirilten, sönmüş akılları aydınlatandır!
Öğretmen; meyve veren ağaç gibidir. Dallarında ilim, irfan, fazilet, tevazu, şefkat, merhamet, sevgi, saygı ve güzel ahlak gibi meyveler vardır. Bu meyvelerden beslenenler sağlıklı, huzurlu ve faydalı olurlar.
Öğretmen günün adamı değil, gönül adamıdır. Olgun, şahsiyetli, tutarlı, ağırbaşlı, vakarlıdır. İyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıran dosdoğru bir cetveldir. Öğrencisini aydınlığa ve mutluluğa götüren güneştir. Şefkatli kolları ile öğrencilerini saran ve her kötülükten koruyandır. 
İlmin merkezi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’dır. Peygamberimiz, aynı zamanda bir öğretmendir. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle beyan edilir: “ Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip size bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.”(Bakara-151)
Öğretmenlerimizin önlerinde çok muazzam bir model vardır. En güzel, en mükemmel öğretmen Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) dir. Kendisinin bir muallim olduğunu Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şu sözü ile ifade eder: “Ben ancak öğretici olarak gönderildim.”  
Aslında konumumuz ne olursa olsun hepimiz birer eğitimciyiz. Anne-baba, öğretmen, gazeteci, yönetici, memur, işçi, esnaf… olarak hepimiz ya öğretici ya da öğrenci konumundayız. Bizleri bu anlamda daima alarm halinde tutan: “Yaradan Rabbinin adıyla oku” “Sakın cahillerden olma” ve “Cahillerden yüz çevir” gibi ayeti kerimeler ile Sevgili Peygamberimiz’in: “İlim öğrenmek, kadın-erkek her Müslüman’a farzdır” gibi hadisi şeriflerdir.
Yaşadığı toplumu eğitim ve öğretime tabi tutmak her öğretmenin ve eğitimcinin milli ve dini görevidir. Nesillerimiz öğretmenlere emanettir. Emaneti muhafaza etmek ise farzdır.
Ülkemizin geleceğinin emin ellerde olabilmesi ancak; imanlı, bilgili, sağlıklı, dürüst, vatanına, bayrağına, ezanına, dinine bağlı nesillerin yetiştirilmeleriyle mümkündür. Bu ağır ama çok şerefli görev ise hepimizin omuzlarına yüklenmiştir. 
Aydınlık ile karanlık, iyi ile kötü, diri ile ölü ve Kur’an’ın ifadesiyle “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer-9)

Her şey eğitime tabidir

İslam dini öğrenmeyi ve öğretmeyi emreder. İlim öğrenmeyi kadın-erkek her Müslüman’a farz kılar. İnancımıza göre ilim öğrenmek ve öğretmek “beşikten mezara” kadardır.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e göre her türlü kötülüğün gerçek sebebi bilgisizlik ve cehalettir. Cehalet zehirdir. Bu zehirin panzehiri ise ilimdir. İlim; her türlü cehaleti, sapıklığı ve karanlığı ortadan kaldıran, gerçeğin yolunu aydınlatan bir nurdur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadesiyle ilim müminlerin “yitik malı”dır. İlmi bulduğumuz yerde almamız bizlere Peygamberimiz’in emridir. İlme muhalefet edenler akılsız, akla muhalefet edenler ise cahillerdir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s):
“Ya öğrenci ol, ya öğretici ol. Ya dinleyici ol, ya da bunları seven ol. Beşincisi olan cahillerden olma, helak olursun” buyurmuştur.
Kâinatta her şey eğitime tabidir. Zalimi adil, cahili âlim yapan eğitimdir. Şu bir gerçektir ki; eğitilmeyen ve terbiye edilmeyen hayvan vahşi, ağaç yabani, insan ise cani olur.

Örnek öğretmen nasıl olur?

En büyük, en mükemmel ve örnek öğretmen Peygamber Efendimiz (s.a.s)’dir. Peygamberimiz (s.a.s)’i örnek alan bir öğretmen;
Doğrudur, doğru yoldadır, doğru yola çağırır. Asla yalan söylemez.
İşini hakkıyla yapar. Hak yemez. Hile yapmaz. Adildir. Sözü özü birdir.
Güçlükler karşısında güçlüdür. Pes etmez ve gevşemez.
İyilikler yapar, kötülüklerden sakınır ve sakındırır.
Allah’ın sevdiğini sever, Allah’ın hoşlanmadığından da uzak durur.
Zulme karşı durur. Zalimi ve zulmü asla desteklemez.
Hakkı ve hakikati söylemekten çekinmez. Hakkın ve hakikatin destekçisidir.
Yalan-yanlış bilgi öğrenmez ve öğretmez.
Önder ve örnektir. Dosdoğru konuşur ve yaşar.
Toplumun birlik ve beraberliğini, dayanışma ve yardımlaşmasını, kardeşliği öğütler ve gerçekleşmesi için büyük gayretler gösterir.
Bilime aç olanların doktorudur. Verdiği gerçek bilgilerle doyurandır!
Ne mutlu Allah Resulü (s.a.s)’nün meslektaşı olanlara!..

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.