Hava Durumu

Bir kara bin yara

Yazının Giriş Tarihi: 21.02.2020 08:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.02.2020 08:14

Yazmak ama ruhunda hissederken yazmak öyle zor ve bir o kadar da güzel ki...
Zerrelerine kadar hissetmek yazdığın şeyi; nasıl da değerli...
Hakiki kıymetini yalnızca bir sen bir de Allah biliyor çünkü. Kaybolmak yazarken ve kaybolduğunda yine bulmak kendini...
Halbuki, ne kaybolan bulmak için kayboluyor, ne de kaybeden buldurmanın hayalini yaşatıyor. Tüm kapılar yine birine çıkıyor. Heybeyi taşıyan omuzlar da bir gün yorulacak. Ama her yorulduğunda yoğrulduğunu bilecek ve dinlenecek çeşitli vesilelerle...
Kim bilir ne güzel şeyler vardır heybenin içinde; açılmaktan korkan. Açıldığında bir veli misali bedenen burada amma ruhen çok uzaklara giden...
Yine teselliye muhtaç; başı okşanası bir gönlün mızmızlandığı sıralardı. Kafamı yastığa koyduğum belliydi lakin yarı ölü halimin hangi evresindeydim bilmem. Bir arabanın gittiğini ama o arabanın içinde olmadığımı ve nereye gittiğini bildiğim bir vaziyetle çok üzüldüğümü gördüm rüyamda bir gün. Uyanır uyanmaz tüm hazırlıklar başladı. Kendimi tamamlayabileceğimi ve en önemlisi aradığımı bulabileceğimi hissetmiştim. Çok kısa bir zaman sonra ben de o yolculardan olacaktım. Vakit tamamdı. Hiç kimseye muhtaç olmadığımı hissettim ilk defa. Biri hariç. O beni misafir edecekti ve var mıydı daha ötesi?
Meşakkatli bir yolculuktu. Tozuna karışası bedenim oradaydı artık. Ayaklarım işte o zaman bastı yere; gökyüzü bu kadar sonsuzdu ilk defa... Fakat bir problem vardı ki ben bacaklarımın hiç bu kadar titrediğini hatırlamıyorum. Kalbimi kontrol edemediğimi fark ettim. Uzun bir yol vardı kendimi bulmak için. Yürümem gerekiyordu ve yürüdüm. Büyük bir duvar çıktı önüme. Neyin muhafazasıydı bu? Cevabı bilsem de ben ben değildim ki zaten... Korkmaya başladım. Kalbimin atışı ve nedenini hâlâ çok merak ettiğim akan o yaşlar neyin nesiydi?
Bir hadsizin bakmaya cüret etmesiyle kafamı kaldırdım. İçimde şimşekler çaktı. Gözlerim karasına vurgun ve divane... Alamadım, bakmaya doyamadım. Dakikalarca baktım ve ben onca aşk sözünü unuttum. Heybe omuzlardaydı oysa. Ama ne fayda?
Bir kara bin yara...
Gittim koşarak; sarıldım eteğine. Büyük bir nedamet ve sadakatle... Ve söz verdim en dağılmış halimle: En büyük sevda SEN'sin diye. Sen olmalısın... Kimin Rabbine olan aşkını hangi durumda nerede keşfedeceğini bilemeyiz. Ben kendimi yani ben olduğumu orada hissettim. Kabe' de...
Kendini keşfetme yolculuğunu insan ölene kadar tamamlayamıyor. İçinde bulunduğu âlem ona kim olduğunu hatırlatıyorsa o oranın yerlisidir. Unutturuyorsa işte o zaman da oranın yabancısıdır zannımca. Kendimizi keşfettiğimiz bu hayat yolculuğunda aradığını bulan yolcular olmamız temennisiyle...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.