Cumhuriyetimiz önümüzdeki yıl 90. yaşına girerken, 1950 sonrası çok partili dönemin tek başına iktidarlarının süresel analizlerini değerlendirdiğimizde şunu görüyoruz:
“Demokrat Parti (1950-1960/10 yıl), Adalet Partisi (1965-1971/6 yıl), Anavatan Partisi (1983-1991/8 yıl) ve AK Parti (2002-2012/9,5 yıl ve sürüyor)…”
Yukarıda da görüldüğü gibi 62 yıllık çok partili demokrasimizde 4 siyasi parti 34 yılı aşkın bir süre iktidarda kalmışlar. Bunun dışındaki süreç koalisyonlarla geçmiş…
Bu 4 partinin yapısında baktığımızda 34 yılımızı tek başlarına merkez sağ partilerin yönettiğini görmekteyiz. Diğer süreçlerde de ağırlıklı olarak koalisyon hükümetlerin başında yine onları görüyoruz…
Ülkemizde 1950’den bu yana 16 genel seçim yapıldı. Bu 16 genel seçimden 12’sini merkez sağdaki partiler kazandı. Kendini merkez solda tanımlayan partiler sadece 4 seçimden birinci parti olarak çıktılar. Burada CHP 3 seçimin galibiydi...
CHP en büyük oyunu 1961 yılında yüzde 36.74 olarak aldı. Merkez sağda ise en büyük oyu 1954 yılındaki seçimlerde DP yüzde 57.5 oy aldı…
Toplam 16 seçimi değerlendirdiğimizde merkez sağ partilerin toplam oyunun ülkemizde bugüne kadar hiç yüzde 50’nin altına düşmediğini görmekteyiz. Merkez sağ iktidarların ortak söylemleri genelde hep özgürlükler üzerine oldu. Bu Menderes’ten bu yana böyle devam etti…
CHP’NİN DURUMU
Yukarıdaki veriler ışığı altında merkez solu temsil eden CHP’yi incelediğimizde süreçte ortaya çıkan realiteleri şöyle sıralayabiliriz:
“Söylemlerinde bilimsellikten ve değişimden söz edip, eylemlerinde bilimden uzak statükocu bir tavır sergilemek. Yaptığı muhalefette sürekli iktidarı eleştirip, iktidarın eleştirdiği uygulamalarına karşın ortaya alternatif bir çözüm koyamamak. Toplum içindeki ‘bunlar iktidar olmak istemiyor, o sorumluluktan kaçıyor’ algısını uzun yıllardır yıkamamak. Yönetici kadro içindeki aşılamayan egoların her zaman ülke ve parti çıkarlarının üzerine çıkması. Ve bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen partiiçi iktidar savaşları. Seçkincilikten uzaklaşıp, toplumun konuştuğu dili konuşamamak…”
SONSÖZ
CHP uzun yıllar sonra partisinin başında toplumun konuştuğu dili konuşan, toplumun içinden gelen, seçkin olmayan, arkasını herhangibi bir iç ve dış lobiye dayamayan, değişimden ve yenileşmeden söz eden bir lider buldu. Kemal Kılıçdaroğlu…
Son genel kurulu tek başına bu lider kazandı. Ama PM ve MYK seçimlerinde özellikle de PM seçimlerinde statükocu ve seçkinci yapı deyim yerindeyse kedinin fareyle oynadığı gibi Kılıçdaroğlu ile oynamaya çalıştı. Belki kendilerine göre kazandılar. Ama süreçte CHP’ye zarar veren unsurların toplum tarafından elemine edileceğine inanıyorum…
Ve süreçte CHP değişimden yana sadece sözde değil eylemde de olan bir parti olacak…