Yazının Giriş Tarihi: 12.10.2015 07:35
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.10.2015 07:35
Bizler “Yurtta sulh, cihanda sulh” felsefesi ile büyüdük. Ana belirleyicinin insan olduğu ve her şeyin insan için yapılması gereken bir dünyadaydık.
Barışın tüm dünyaya yayıldığı, insanların birbirine tahammüllü olduğu, farklı dünya görüşlerinin birbirine saygı gösterdiği, bilimin insanlığın gelişimine katkı koyduğu, her türlü inanca eşit uzaklıkta olan, insan sevgisinin temelini oluşturduğu ve insana verilen en büyük armağan olan yaşamı süresince huzurlu ve mutlu olacağı kamil insana doğru bir adım daha yaklaşacağı bir ülke, bir dünya hayalini taşıdık.
Filmler, romanlar, şiirlerde hep iyi ile kötünün savaşı vardı. Kazanan hep iyi oldu.
İçinde yaşadığımız koşullar ne olursa olsun hiç umudumuzu yitirmedik. İyiye ve daha iyiye doğru bir çıkışın umudu vardı. Darbelerle ezildik, sindik, sessizdik ama yılmadık.
Her şeyin bittiği an ruh hali ortada dolaşıyor. Sorumlu aramayalım, biziz. Neyi, ne zaman, yanlış yaptığımızı bulalım. Sorunu yaratan da, çözecek olan da biziz.
***
Ekonomideki tehlike
Doğal kaynağı olmayan bir ülkenin tek şansı üretimdir. Ülkemiz Avrupa’nın en kaliteli üretimini yapan bir ülkedir.
Yeterli sermaye birikimi olmayan ülkemizin temel gereksinimlerinden biri de yabancı sermayenin yapacağı yatırımlardır.
Sermayenin tek korktuğu belirsizlik ve kaostur. Bir diğer temel kaynağımız turizmin de öyle.
***
Bir konsolide projesi
Toplum katmanları ayrılmaya başladı. Etnik ayrılıklar hiç olmadığı kadar gruplaşıyor. Mezhepsel ayrılıklar da benzer kayışlar gözleniyor. Radikalleşme tabandan tavana doğru yayılıyor.
Burada büyük bir konsolide edici projeye gerek var. Bu devletin görevi. Bu ayrışmayı bir an önce yavaşlatmak, durdurmak ve bütünleştirmeyi sağlayacak ciddi ve akıllı projeye gerek duyuyoruz.
Temel sorun ortak acı ve sevinçlerimizin ortadan kalkması.