Hava Durumu

Virüsün medyaya kazandırdığı

Yazının Giriş Tarihi: 01.04.2020 08:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.04.2020 08:11

Haber insan ilişkilerinde ve yaşamın içinde çok önemli bir olgudur. Kovach ve Rosentiel'in ortak çalışmasında "haber değerinin" zaman içindeki yolculuğu sırasında hep var olduğu, değişmeden kalabildiğine dikkat çeker. Özünde haberin, tarih boyunca gösterdiği bu "tutarlılığı" tarihçiler ve sosyologlar, haberin insanın temel dürtülerini tatmin eden bir araç olması şeklinde açıklar.

Bu dürtü insanın sosyal olma, sosyalleşme arzusunun önemli bir ayağıdır. Bu dürtü "Kendi başına göremediği olaylardan, başkaları aracılığıyla da olsa haberdar olması, olan-bitenin farkına varabilmesi, ona kendi yaşamını kontrol edebilme, kendini güvende hissetme duyguları ve beraberinde özgüven" getirir.

Tarihsel süreçte gazetenin tanımı farklı kişilerce farklı biçimlerde yapılır. Napolyon'a göre "Hükümetin kararlarını destekleyen ve onun istediği şekilde hareket eden bir yayın organıdır." Lenin de "Gazete ihtilalin en kuvvetli silahıdır" der. İlhan Selçuk da gazeteyi "tarihin ilk müsveddesi" olarak tanımlar. Ziya Gökalp ise "Her gün herkesin ayağına giden ve herkesin anlayabileceği dersleri okutan canlı bir okuldur" tanımını yapar.

Fransız düşünür Alexis De Tacquaville de gazetenin demokrasi ile olan ilişkisine atıfta bulunarak; "Demokrasi olmazsa gerçek anlamda gazeteler olmaz, gazeteler olmasa da demokrasi olmaz" der. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise gazete için "Başlı başına bir kuvvet, bir mektep ve bir rehber olan gazete; milletin umumi sesi olan bir vasıtadır." tanımlamasını yapar.

Evet, basın, medya, gazete ve gazetecilik. Yasama, yürütme ve yargının dışında dördüncü kuvvet olarak tanımlanan medya, tarihsel süreç içinde çeşitli dönemlerde, çeşitli ülkelerde, çeşitli biçimlerde kullanılır.

İletişimin güncel deyimiyle mutasyona uğradığı, çeşitlendiği ve nerede ise sınırsızlandığı bir ortamda doğal olarak her alanda olduğu gibi bu alanda da temel değerlerini yitirmiş, bu değer yitimi ve toplumsal erozyonla birlikte deyim yerindeyse rayından çıkmıştır. Bu raydan çıkış onu toplumun sesi olma, dördüncü kuvvet olma, demokrasinin vazgeçilmezi olma gibi temel amacından çıkartıp; popüler olma, tanınırlığını arttırma, siyasal bir amaçla kullanma gibi sıradan bir araca dönüştürmüştür. Kuşkusuz bu değerlendirmeyi tüm medya için yapmıyorum, bu erozyon ve değer kaybı içinde ilkeli, dürüst, objektif olarak bu mesleği yapmaya çalışan sınırlı sayıda da olsa meslektaşlarımı tenzih ediyorum.

Bu medyanın yolculuğu günümüzdeki Korona Günleri'nde ister istemez ve de zorunlu olarak biraz daha rasyonel, biraz daha objektif, biraz daha duyarlı ve biraz daha tutarlı bir yola girdi.

Nedeni televizyonlarımızdaki söyleşi programlarında - bazı programları, bazı yorumcuları tenzih ediyorum- birbirlerine tahammül edemeyen, birbirlerini aşağılayan, birbirlerinin dünya görüşlerini yok sayan, her konuda din eğitimi görmeden dini referans ile fetva vermeye kalkan, yalakalığı bir iş, bir meslek haline getirmiş hokkabazların yerini bu sefer; alanlarında uzman olan, akıldan ve bilimden söz eden, birbirlerini dinlemeye çalışan, hakaret etmeyen, bir uzlaşı sağlamaya çalışan insanlar aldı.

Bu bir iyileşme ve düzelme miydi, medya rehabilite mi oluyordu? Hayır. Bu zorunluluktandı ve bu zorunluluk ortadan kalktığında hokkabazların gösterisi devam edecek.

Yazımı George Orwell'ın sözü ile bitiriyorum:

"Gazetecilik, bazılarının yazılmasını istemediklerini yazma işidir. Onun dışında kalanı halkla ilişkilerdir."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.