
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (Türk-İş) Kamu Çerçeve protokolü ile ilgili almış oldukları eylem kararı doğrultusunda eş zamanlı eylem kararı aldı.
Türk İş Sendikası Bursa Bölge Temsilcisi Ruhi Biçer verilen teklifin işçiyi düşünmeden verildiğini belirterek, “Biz kamuda çalışan işçiler olarak; 2025 yılı Toplu İş Sözleşme sürecinde karşılanmayan taleplerimiz, ücret artışımız ve haklarımız için verdiğimiz mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizi her fırsatta dile getirdik. Bu kararlı duruşumuzun bir parçası olarak eylem planımızı kamuoyuna basın aracılığıyla duyurduk. Geçtiğimiz hafta, 81 ilde iş yerlerimizin önünde bildirilerimizi okuduk.
Uyardık, çağrıda bulunduk. Dedik ki:
“Geçim derdi büyüdü, bu teklif toplu sözleşme değil, toplu oyalamadır. İşçiyi, emekçiyi açlığa mahkûm etmektir.” Ve bugün, eylem planımız doğrultusunda bir adım daha atıyoruz: Alanlardayız, meydanlardayız. Kitlesel olarak sesimizi yükselteceğiz. Fakat görüyoruz ki ne bizi duyan olmuş, ne de halkın gerçekleriyle yüzleşen. Hükümet, geçtiğimiz hafta cuma günü yapılan toplantıda bizlere yine geçim şartlarına uzak, kabul edilebilecek bir teklif sunmamıştır. Hatta öyle bir teklif ki, işçinin aklıyla alay edilip yok sayılmıştır. Bize gelen öneri, tüm ülke işçi kitlesi ve kamuoyu tarafından üzüntüyle karşılanmıştır” dedi.
“GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ”
Biçer, “Bizi yönetenlere söylüyoruz: Bu ülke hepimizin ve biz ülkemize, milletimize hizmet ediyoruz. Siz bunu unuttunuz! Biz ona üzüldük. Buradan, meydanlardan bir kez daha sesleniyoruz; Biz emekçiyiz. Biz işçiyiz. Biz köle değiliz. Biz çalışıyoruz, onlar oyalıyor. Biz üretiyoruz, onlar görmezden geliyor. Taleplerimiz duyulana kadar,H aklarımız teslim edilene kadar,Emek mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. İşte bu yüzden artık sokaktayız, meydanlardayız, alanlardayız. Geçinemiyoruz. Zordayız. Eylemse eylem, grevse grev. Meydanlarda mı yatacağız, yatarız. Aç mı kalacağız, kalırız. Zaten çalışan biziz, zaten aç kalan biziz.
TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla halkın yaşadığı gerçekler arasında dağlar kadar fark var. TÜİK’in verileri, yaşadığımız geçim sıkıntısını yansıtmıyor. Mutfakta yangın var ama TÜİK hâlâ “güzel havalardan” bahsediyor. Biz emekçiler pazarda, manavda, sokakta gerçek enflasyonu yaşıyoruz. Açıklanan veriler bu yangını ne söndürebilir ne de gizleyebilir. Pazardan eli boş dönen emekçi, TÜİK’in verilerine değil, cebindeki üç kuruşa bakarak yaşamaya çalışıyor. Ülkemizdeki gerçeği görmek istiyorsanız TÜİK’in raporlarına değil, işçinin boş tenceresine bakın. Gerçek enflasyon, yüklü biçimde işçinin, emekçinin sırtına bindirilmiş. Maaşlarımız daha cebimize girmeden yüzde 27’si eriyor. Az kazandıklarını vergi alan bir sistemde adaletten söz edilemez. Sadaka değil, hakkımızı istiyoruz. Kuru vaat değil, toplu sözleşme hakkı istiyoruz. Adil bir ücret, güvenli bir gelecek istiyoruz. Onurlu bir yaşam talebimizden geri adım atmayacağız. Emeğimizi yok sayanlar, işçinin sesini duyana kadar susmayacağız” şeklinde konuştu.