Hoş bulduk.
Merhaba sevgili okurlar. Bu hafta Bursa Hakimiyet gazetesi ile ilk yazımı sizlerle paylaşıyorum. Umarım meramımı sizlere net biçimde aktarabilirim. Faydalı olması nice yazılar temennisiyle… Davetiyle bizleri onurlandıran Bursa Hakimiyet ailesine sonsuz teşekkürler.
TÜİK’in Haziran 2025 enflasyon verileri %1,37 olarak açıklandı. Yılsonu enflasyon hedefinin tutması için ise bundan sonraki aylarda aylık enflasyonun benzer rakamlar şeklinde gelmesi gerekiyor. İmkânsız değil ama zor!
Biz ekonomi dünyası olarak enflasyonu teknik boyuttan tartışırken vatandaş ise konuyu ister istemez hayat pahalılığı perspektifinden ele alıyor.
Bu enflasyon meselesi bir yana, yüksek faizler her geçen gün piyasalarda karabasan gibi daha bir ağır hissediliyor. Merkez Bankası politika faizini %46 seviyesinde tutmaya devam ediyor. Bu oran, enflasyonu dizginlemek için bir kalkan gibi düşünülse de reel sektörü adeta bir mengeneye sıkıştırıyor.
Bursa’mız gibi ülkemizin üretken şehirlerinde sanayi çarkları, tekstil atölyeleri, inşaat sahaları ve akaryakıt istasyonları bu ağır yükü taşıyamıyor. 2025’in ilk dört ayında konkordato talepleri bir buçuk misli arttı. İflas kararları da ha keza yoğun bir artışta. Adını sanını ezbere bildiğimiz köklü firmalar bile konkordato kapısını çalıyor.
Yüksek faiz, ekonomiyi soğutuyor, evet, ama bu soğutmada kantarın topuzu kaçtı artık donuyoruz!
Ekonomik büyüme tahminleri evet kabaca %3 civarında, yani “idare eder” bir seviyede fakat düşük büyüme, geniş işsizliği artırıyor, üretimi baltalıyor, esnafın kepengini indiriyor. İşsizlik oranı kabaca %8 civarına inse de geniş tanımlı işsizlik odağından baktığımızda neredeyse her üç kişiden birinin ya işsiz olması demek!
Daha evvel yüzlerce kez TV ekranlarında yazdığımız yazılarda belirttiğimiz üzere “salt yüksek politika faizi ile Türkiye’nin enflasyon sorununu çözemeyeceği” perspektifimizi koruyoruz. Ama son zamanlarda bu tespitin yanından bile geçmeyen agresif faiz artışının yılmaz savunucusu şahsı muhteremlerin; vitesi R’ye takmalarını da izlemiyor değilim!
Her Neyse!
Zaman zaman faiz indirim koridoru oluşmasına rağmen yüksek faiz politikasının sürdürülmesi memlekette başkaca sorunlar meydana getirdiğini sadece biz değil artık sağır sultan bile biliyor.
Bursa’nın sokaklarında, fabrikalarında, çarşılarında bu durgunluğu hissetmeyen var mı?
Peki, ne yapmalı?
Artık faiz indirimi kaçınılmaz hale geldi. Merkez Bankası’nın 24 Temmuz’daki toplantısında bu gerçeği görmesini belki rakam söylemek çok da doğru değil ama konunun vahametini ifade etmek adına en az 350-400 baz puan indirim yapmasını bekliyorum.
Temmuz’da da faizler düşmezse bu durgunluk daha da derinleşir, konkordato kuyruğu Türkiye’nin geçmişindeki yağ ve gaz kuyruklarına benzer benden söylemesi…
Enerjiye zam!
Pandemi sonrası dönemde jeo-politik risklerin de tırmanmasıyla beraber enerji fiyatları zirve yapmıştı. Devletimiz o dönemden beri enerji faturalarını vatandaş hissetmesin diye oldukça yüklü destekler sağlıyor. Ama dünyanın tansiyonu da düşmek bilmiyor. Eee hal böyle olunca zaman zaman fiyat güncellemeleri de geliyor. Fakat işin sıkıntılı tarafları şu. Son yıllarca ciddi satın alma gücü zayıflığı yaşayan sabit gelirli; hayat pahalılığı nedeniyle hakikaten zor zamanlardan geçiyor. Bozulan gelir dağılımı gider artışlarıyla daha da derinleşiyor.
Bir diğer önemli nokta ise yönetilen yönlendirilen fiyatlardaki artışlar aynı zamanda enflasyonu da azdırıyor.
Bir yandan yüksek faiz ile talebi daraltıyoruz, diğer taraftan kuru sabit tutmaya çalışarak carry-trade ile yabancı sermayedara kazandırıyoruz, diğer taraftan astronomik artan faiz yükünü ödeyebilmek için ise vergileri arttırıyoruz ve pek tabi ki zamlar…
İşin trajikomik tarafı ise memleketimizin koca koca tanınmış uzmanları “enflasyonun ancak böyle düşer” derken gelinen noktada “bu iş böyle olmaz” demeleri! Elbette omurga çok önemli…
Bursa’nın emekçisi, sanayicisi, esnafı bu yükü daha ne kadar taşıyabilir?
Yüksek faiz, talep kaynaklı enflasyon düşsün diye hedeflenmiş olabilir, ama maliyet enflasyonu olarak döndüğünü unutmamak gerek. Sermaye sahibine verilen yüksek faiz sadece bir borçlanma faizi değil. Yani yalnızca finansmana erişim sorunu yok. Yüksek faiz aynı zamanda getiri faizi. Yani ülkenin en zengin %20’lik kesiminin harcamaları arşa ulaşmış durumda!
Peki, çözüm ne?
Elbette en kısa vadede faiz indirimi kesinlikle.
Peki uzun vadede? Kalıcı çözüm ne?
Hadi onu da haftaya konuşalım.