Hava Durumu

Marmara Denizi müsilajına karşı yeni umut: Yüzer Bitki Adaları!

Marmara Denizi’nin geleceğini tehlikeye atan müsilaja karşı, ‘Yüzer Bitki Adaları’  projesi hayata geçirildi. Proje lideri Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akpınar, projenin çıkış noktasına ve gelişim sürecine dair bilgilendirmelerde bulundu. 

Haber Giriş Tarihi: 13.06.2025 15:08
Haber Güncellenme Tarihi: 14.06.2025 12:44
Kaynak: Ceren Sümbül
Marmara Denizi müsilajına karşı yeni umut: Yüzer Bitki Adaları!

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan yerel yönetimler yıllardır müsilaj sorunuyla mücadele ediyor. Marmara Denizi Eylem Planı kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) ve Demirtaş Organize Sanayi (DOSAB) arasında TÜBİTAK 1001 projesi, ‘Yüzer Bitki Adaları’ için 2025 yılının ilk çeyreğinde protokol imzalandı. Projeyle suyun doğal yollarla arıtılmasına katkı sağlanması hedefleniyor. Projenin yürütücülüğünü üstlenen Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Park ve Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akpınar, Marmara’ya akan derelerden gelen kirliliği azaltmak amacıyla yüzer bitki adalarıyla azot ve fosforu bertaraf etmeyi hedefleyen ekolojik bir fitoremediasyon projesi yürüttüklerini belirtti.

Projenin ortaya çıkış noktasından bahseden Doç. Dr. Ayşegül Akpınar, ilk aşamada uluslararası fitoremediasyon çalışmalarını incelediğini yüzer bitki adalarıyla suyun içerisindeki kirleticilerin bertaraf etmekle ilgili çalışmalara rastladığından bahsetti. Akpınar, “Fitoremediasyon kirlilik ya da çevresel şartlara göre bitkilerin toleransını ve buna bağlı olarak yüksek tolerans gösterinin ayakta kaldığı bir mekanizma olduğu için bunu karasal ekosistem dışında sunduğu ekosistemdeki uygulamalarını gözlemledik. Bu hususta altını çizmem gereken en önemli husus; fitoremediasyonda bu çalışmayı yapıcağınızla ilgili alanı iyi tanımanız gerekiyor. Çünkü her alanın çevresel faktörü, kirlilik etmenleri farklı. Bitkileri seçebilmemiz için ise öncelikle alanın kirlilik durumuna çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bu yüzden de biz öncelikle bununla başlıyoruz. Marmara'ya atılan en büyük su yatağı Çapraz Çayı; Nilüfer Çayı, Susurluk Çayı, Uluabat Gölü, aslında dereleri tek bir kola bağlandığı ve Marmara'ya açıldığı çok büyük bir su yatağı. Bu su yatağı üzerinden gelen tabii ki pek çok kirlilik etmenleri var. O sebeple biz öncelikle su analizleri yaparak ortamdaki kirlilik nedir ve bu kirlilikte akan suyla Marmara'ya temizlemeyi düşündüğümüz için yüzer ada sistemini kurabileceğimizi öngörerek bir pilot çalışma yaptık” dedi.

“LİSTENİN DARALMASINA NEDEN OLDU”

Önceliklerinin akan suyun kalitesini arttırmak olduğunu belirten Akpınar, hedeflerinin taşınan suyla gelen kirlilik, azot ve fosfor yükünü azaltmak olduğunu dile getirdi. Akpınar, “Yaptığımız analizler sonucunda da zaten azot ve fosfor yükü çok yüksek çıktı. Başka kirleticileri de tabii ki tespit ettik. Bununla birlikte tuzluluk etmeni çok yüksekti. Tuzluluk bitkinin yaşamına direncini düşüren bir unsur. Böyle olduğu zaman bizim buraya uygulayabileceğimiz bitki türlerini seçerken de aslında listenin daralmasına neden oldu. Çünkü tuzluluğa dirençli olan türlerle çalışmanız lazım. Bir de bunların içerisinden azot ve fosforu özümleyebilecek ve böylelikle suyun kalitesini iyileştirebilecek bir bitki kompozisyonu oluşturmanız gerekiyordu. Nitekim liste dar olmasına rağmen bir seçim yaptık. Şöyle bir durum da var; bitkileri seçersiniz ama yetiştirilebiliyor olması da çok kıymetli oluyor. Türkiye skalasına baktığımızda bu bitkilerin yetiştirilmesiyle ilgili olarak da çok dar bir çerçevede bazı fidanlıklarda bulunabildiğini gözlemleyebiliyoruz” şeklinde konuştu.

“ÇALIŞMAMIZ EKOLOJİK BİR ÇALIŞMA”

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, DOSAB ve BUÜ arasında imzalanan protokolle çalışmalara başlandığından bahseden Akpınar, “Adaların kurulumuyla ilgili bitkileri yerleştirip suya salınmasıyla ilgili süreçteyiz. İlerleyen zamanlarda bu bitkilerdeki analiz, sulardaki analizlerle mevcut anlamda kapasitedeki öngördüğümüz sonuçlarla ilgili olarak bir değerlendirmemiz olacak. 2 yıllık bir protokol o yüzden 2 yıl boyunca takibimiz sürecek. Bizim çalışmamız ekolojik bir çalışma, çevreci bir yaklaşım ve habitatı koruyacak ve şu an atılmış olan atığın bertaraf edilmesi ya da minimize edilmesiyle ilgili olarak çevreci bir yaklaşım. Ama tabii ki puzzle’ın bir parçası olarak ifade ediyorum ben bunu. Bununla beraber yapılması gereken diğer şeyde Marmara Denizi Eylem Planı içerisinde yer alan faaliyetlerin de eş güdümlü olarak sürüyor olması gerekiyor. Sürdürülebilir bir proje bunun çin gayret ediyoruz. Hatta bazı yeni projelerimiz var. Daha nasıl bir ekonomik yarara dönüştürebiliriz, bununla ilgili de yeni proje çalışmalarımız, hazırlıklarımız bulunmakta. Amacımız çevreci, ekolojik dengenin kurulması için takibinin ve sürecinin en iyi şekilde olmasını sağlayabilmek” dedi.

Kaynak: Ceren Sümbül

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.