Hava Durumu

Baykal cevapladı: Erdoğan ile pazarlık yaptı mı?

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yıllar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile pazarlık yaptığı iddiasının kesinlikle doğru olmadığını söyledi. Baykal, "Böyle demokrasi doğrultusunda atılan adımların arkasında bir 'Al gülüm ver gülüm pazarlığı' yatıyor düşüncesi, bu yanlıştır" dedi.

Haber Giriş Tarihi: 14.07.2021 10:15
Haber Güncellenme Tarihi: 14.07.2021 10:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahakimiyet.com.tr
Baykal cevapladı: Erdoğan ile pazarlık yaptı mı?

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın peşini hiç bırakmayan iddialardan birinin, 'pazarlık yaparak Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olmasına izin vermesi' olduğunu söyledi.

Bu noktada Baykal ile gerçekleştirdiği görüşmeyi aktaran Öztürk, eski CHP liderinin konuyla ilgili yöneltilen soruya "Sayın Erdoğan'ın yasaklarının kaldırılmasını bazı insanlar anlayamıyor. Üstelik onlar da insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi söylemini ağızlarından düşürmeyen insanlar" yanıtını verdiğini aktardı.

Öztürk'ün aktardığına göre Baykal, "Siyasi fırsatçılık yapamazdık. Kapkaççı siyaset anlayışı içinde olmadık, olamazdık. Rakibimizin siyasal haklarının tam olması temel inancımız. 'Vardır bir dümen' anlayışı çok sağlıksız, çok tehlikeli, aşılması gereken bir durum" ifadesini kullandı.

Sözcü yazarı Öztürk, 'Baykal, Erdoğan'la pazarlık yaptı mı?' başlıklı yazısında Baykal ile gerçekleştirdiği görüşmeyi şöyle aktardı:

"Deniz Baykal'ın peşini hiç bırakmayan iddialardan birisi de 'pazarlık yaparak Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olmasına izin vermesi' olduğu belirtilir. Bu konuyu Baykal'a sorduğumuzda 'Yasakların kaldırılmasını bazılarının anlamadığını' belirtti, 'Siyasi fırsatçılık yapamazdık. Kapkaççı siyaset anlayışı içinde olmadık, olamazdık. Rakibimizin siyasal haklarının tam olması temel inancımız. 'Vardır bir dümen' anlayışı çok sağlıksız, çok tehlikeli, aşılması gereken bir durum' dedi.

Erdoğan'la pazarlık yaptı iddiaları ve güncel konularla ilgili Sözcü ve Cumhuriyet Temsilcileri'nin sorularını Baykal şöyle cevaplandırdı:

Pazarlık vardır diye bakılıyor

'Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları diyen aydınlarımız; ben de, CHP de insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi doğrultusunda bir adım attığım zaman buna 'Bir pazarlığı vardır' diye bakıyorlar. Böyle bir alışkanlık içindeler. Çünkü siyasi kültür bu. Bunun arkasında bir hesap, bir çıkar, bir pazarlık vardır diyen bir siyasi ortamımız var. Bu çok sağlıksız, çok yanlış, çok büyük haksızlık.

Biz 12 Mart'ta da, 12 Mart muhtırasının CHP'nin önünü açtığı düşüncesini reddettik ve bunu hiçbir kurnazlık falan yapmadan sadece demokrasi adına, insan hakları adına, Ecevit'le birlikte yaptık. Ben o zaman onun yanında siyasete başlamış bir genç insandım. Ülkenin aydınları, demokratları, herkes, 'Bunun arkasında bir hesap vardır. Ecevit herhalde kendisi değil Nihat Erim başbakan oldu diye buna karşı çıkıyor' dediler. Bu tamamen yanlıştır. Ya 'fırsat açıldı CHP'nin önüne, ne karşı çıkıyorsunuz, dalın buradan' diye düşünüyordu bir sürü insan, Biz buna 'İnsan haklarına, demokrasiye, hukuk üstünlüğüne aykırıdır, böyle demokrasi olmaz' diye karşı çıktık.

Kırılma noktası

O bir kırılma noktasıdır ve o andan itibaren CHP de, ben de, bulunduğum her noktada daha sonraki buna benzer olaylar karşısında hep aynı çizgide yürüdük. Örneğin 12 Mart muhtırası, daha sonra 12 Eylül, 1 Mart, Ergenekon, Balyoz, FETÖ krizi. Ergenekon, Balyoz olaylarında hiç kimse henüz olayın farkına varamamışken ben çok sert ve kararlı bir tepki vererek karşı çıktım.

Erdoğan 'Ben Ergenekon davasının savcısıyım' deyince; ben de 'Bu haksızlığa maruz kalan insanların, bu davanın mağdurlarının avukatıyım' dedim. Bu olaylar bize yarayabilir falan gibi bir hesabın içine kesinlikle girmedik. Bu olaylar bize iktidar yolunu açar mı diye bakmadık.'

'Silahın namlusuyla değil'

Baykal'a, 'Bu yaklaşım nereden çıkıyor?' diye sorduğumuzda cevabı şöyle oldu:

'Bunu her zaman dönemin aydınları anlamakta zorlanmıştır. Bunun temelinde CHP'nin, sosyal demokrat hareketin kendi başına iktidar olamayacağı ve mutlaka ordu artı CHP işbirliği ile Türkiye'de ilerleme sağlanacağı anlayışı yatar. Buna karşı mücadele verdim. 12 Mart sonrasında başladı bu işler. Bunu Ecevit'le birlikte reddettik. Bize karşı diyorlardı ki 'İktidar silahın namlusundan çıkar. Askerle, devrimci güçlerle işbirliği yapacaksın.' Biz 'Hayır, iktidar ve devrimci hareketler sandıktan çıkar' dedik. Ve bu doğrultuda üniversite gençliği arasında aktif bir çalışma yaptım. Orada pek çok genci 'iktidar silahın namlusundan değil, sandıktan çıkar' anlayışı etrafında eğittik ve örgütledik. Oradan bir sürü ciddi siyasetçi de çıktı. Mesela Ankara'da Nail Gürman, Ali Dinçer, Semih Eryıldız da onların arasındaydı. Daha sonra Ankara belediye başkanı olan Dinçer de o gençlerle belediye başkanı iken işbirliği yaptı.'

Arkasında halk yoksa

Murat Karayalçın'ın Ankara belediye başkanlığı döneminde de belediyede hep o yetiştirilen gençler görev almıştı. Ankara-Batıkent'in kuruluşunda da onlar bulunmuştu. Baykal 'Biz o zaman dedik 'İktidar silahın namlusundan değil, sadece iktidar da değil, ilerici hareket yani sosyal demokrat iktidar sandıktan çıkar. Çünkü silahla işbaşına gelen bir kadro istediği kadar ilerici olsun, arkasında halk yoksa; o kadronun yanında durmuyorsa, o gelen kadro egemen güçlerin oyuncağı olur, gerçek bir ilerici hareketi kesinlikle gerçekleştiremez' diyorduk. Bunu gençlere eğitim olarak veriyorduk' diyor.

'Erdoğan'ın yasaklarının kaldırılmasını bazı insanlar anlayamıyor'

Biz yine, Erdoğan ile görüşme konusuna döndük ve kendisine 'Erdoğan'la görüşme konusunda ne dersiniz?' sorusunu yönelttik. Baykal'ı dinliyoruz:

'Şunu anlaması lazım insanların: Biz hiçbir pazarlık yapmadan da 'ya işte bak yeni fırsatlar doğuyor, kullan kardeşim bunu, yürü iktidara' havasına bütün tarihimiz boyunca irenmişizdir. Aynı şekilde Sayın Erdoğan'ın yasaklarının kaldırılmasını bazı insanlar anlayamıyor. Üstelik onlar da insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi söylemini ağızlarından düşürmeyen insanlar.

Bu doğru değil, biz CHP olarak ordu artı CHP iktidar formülünü bilinçli olarak 1971, 12 Mart'tan itibaren Ecevit hareketi ile birlikte reddetmiş bir hareketin parçasıyız. Yani siyasette karşımdaki genel başkan olacak, parlamentoda neredeyse üçte iki çoğunluğa sahip olacak, seçime girecek ama milletvekili olamayacak, yaptırtmayacağım ben de ve mücadeleyi böyle götüreceğim. Bunu anlamam mümkün değil. Bu bizim için bir siyasi fırsatçılık değil, bu bizim karakterimizdir kardeşim. Bunu anlamanız lazım. CHP böyledir, ben o kırılma noktasında Ecevit'le birlikte 'iktidar, devrim, ilericilik silahın namlusundan çıkarı' reddeden hareketin bir parçasıyım. Bilmem eşit olmayan, karşımdakinin elinin kolunun bağlandığı bir yarışmaya girerek bunu bir fırsat gibi değerlendirmek bizim siyaset anlayışımızın temellerine ve karakterimize aykırıdır.

'Kapkaççı, fırsatçı anlayış'

Biz böyle fırsatçı, kapkaççı bir anlayış içinde hiç olmadık, değiliz. Bu davranışımızı da bir çıkar, bir pazarlık sonucu bir davranış olarak anlamak kendisi bizatihi bir büyük siyasi problemidir Türkiye'nin. Böyle bakanlar, akılları almıyor ya adam karşısındaki rakibinin siyasi haklarını bedavaya nasıl verir; Oysa bu bizim temel bir inancımız. Mücadele edeceksek bir şaibe ile mücadele edemeyiz. Yani o külüstür bir şiir okudu diye Pınarhisar Cezaevi'nde 2 ay kaldı diye 'Milletvekili olamaz' dediğin sürece onunla mücadele edemezsin. Bunu halka kabul ettirmen mümkün değildir zaten.

Geçmişte nasıl ki 'CHP generallerle işbirliği yapmadı' diye suçlandı. Türkiye'nin bazı ilerici yazarları, bunu bir fırsat diye sayıyorlardı, biz karşı çıktık, bilinçli olarak, aynı şekilde bugün de 'Ben Sayın Erdoğan'la anlaşmışımdır' diye düşünülüyor. Çünkü Türkiye'de hakim siyasi kültür bizim anlayışımız doğrultusunda değil, siyaseti bir fırsatçılık gibi algılayan bir anlayış.

Bizde böyle bir şey yok. Gerçekten eşitliğe, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, demokrasiye, siyasi mücadelede eşitliğe samimiyetle inanıyoruz. Buna aklı basmıyor Türkiye'de bazı çevrelerin. 'Enayilik bu, olur mu ya, o bir şey aldı, ne alacak, cumhurbaşkanı olma garantisi aldı falan diye' bakıyorlar. Tabii akılları almıyor bunu. Yani bu bizim siyasi hayatımızın bir zaafiyetidir.'

'Al gülüm - ver gülüm pazarlığı olmadı'

Baykal, Erdoğan'la pazarlık iddiasının kesinlikle doğru olmadığını vurguluyor ve pazarlık iddialarını reddediyor. Ardından buna ilişkin sorumuzu şöyle cevaplandırıyor:

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.