Hava Durumu

Bursaspor'u bırakmayı asla düşünmedim

Bursaspor Teknik Direktörü Daum'dan Milliyet gazetesine birbirinden çarpıcı açıklamalar...

Haber Giriş Tarihi: 15.12.2013 12:49
Haber Güncellenme Tarihi: 15.12.2013 12:49
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahakimiyet.com.tr
Bursaspor'u bırakmayı asla düşünmedim

Bursaspor’un Alman hocası, Türk Futbolu’nun geleceği için çarpıcı bir reçete yazdı ve “Tecrübe açısından dışarıdan bazı şeyleri alabilirsiniz. Ancak Türk insanının elindeki sistemi geliştirmesi, yenisini yaratması gerekiyor. Kopya doğru değil” diye konuştu.

İşte Milliyet'ten Bilal Meşe'nin o röportajı:

Kimine göre ‘sihirbaz’, kimine göre ‘deli’... Kim ne derse desin, kim ne yakıştırırsa, yakıştırsın... Onu en yakın tanıyanlardan biriyim... Benim arkadaşım, hatta en yakın ‘dostlarımdan’ biridir... Türkiye’de ya da Avrupa’da olsun, sürekli arar sorarız birbirimizi...

Teknik adamlığından öte, onun ülkemiz insanları için  neler yaptığını iyi bilirim...Türkiye’de kazandığını, Türkiye’ye harcadı dersek, abartmış olmayız...Yardım organizasyonları içinde hep yer almıştır... Lösemili çocuklardan tutun da, bir çok hayır kurumuna yaptığı bağışları bilmeyen yok...
O bizden birisidir... O bir Türkiye aşığıdır, burası onun ikinci vatanıdır...

Evet, o Beşiktaş’ı ve de Fenerbahçe’yi çalıştırmış, bulunduğu süreçte teknik adam olarak başarılara imza atmış, Christoph Daum’dur...
Uzun süre Türkiye’den ayrı kalan Daum, bu kez teknik adam olarak Bursaspor’a geldi... Yarışmacı ruhuyla,

kazanma hırsıyla taraflı- tarafsız herkesin beğenisini kazanan kurt hoca ile Bursa’da biraraya geldik. Gençlerbirliği maçı sonrasında gerçekleştirdiğimiz söyleşide merak ettiklerimizi sorduk, samimi yanıtlar aldık...
Alman çalıştırıcının yine Türkiye’yi ve de Bursaspor’u tercih etmesinde sadece ‘para’ faktörü mü etkiliydi, merak ettik:

“Asla... Parayla - pulla işim olmaz... Öncelikle ben Türkiye için buradayım...Burası benim ikinci vatanım. Burada yeniden olmaktan müthiş gurur duyuyorum. Bu süreçte çok teklif vardı... Eğer parayı düşünmüş olsaydım, Ukrayna ve Arap ülkelerinden birine giderdim, çok da teklif vardı, kabul etmedim.”

Peki, niye Bursaspor?

“Bursaspor her hoca için iyi bir adres. Bana teklif geldiğinde hiç düşünmeden kabul ettim. Takımın kadro yapısına çok fazla bakmadık. Futbolu yaşayan bir şehir burası. İkinci vatanıma gelme imkanım da doğduğu için kabul ettim.”

Peki, eski başarılı günlere döner mi Bursa?

“Pozitif baktığımız zaman potansiyeli olan bir kulübüz. Ben ikinci devre için raporumu yönetime verdim. Ara transferde istediğimiz oyuncuları söyledik.Transfer bütçe ile orantılıdır. Raporumuzdaki oyuncuları alabilirsek, önümüzü daha iyi görebileceğiz. İsim veremem, oynayanlara saygısızlık olur, ancak şunun iyi bilinmesinde yarar var, görüştüğümüz futbolcular, iyi liglerde forma giyen, kaliteli futbolcular.”

Daum, Batalla olayının detaylarını girmek istemedi, kısa kesti. Bursaspor’un hedefini sorduk:
“Futbolda her zaman her gün belirli problemleri çözmek zorundasın. Bizim hedefimiz Avrupa Ligi. Bu yüzden üst sıralardaki takımlarla aramızdaki makası korumalıyız. Baktığınız zaman bizim takım için çok önemli bir oyuncu olan Pablo Batalla şu anda yok. O da bizim için bir problem yarattı. Sonuç olarak takımın en iyi oyuncularından birini kaybettik.”

Daum’la, Türk futbolunu, Türk oyuncusunu masaya yatırdık...

“Farklı Türk futbolcularımız var. Türkiye’de büyüyen oyuncular var. Bir de Almanya gibi ülkelerde büyüyen gurbetçi oyuncular. Bazı futbolcuların alt yapısı çok çok iyi. Uluslararası takımlarda oynayabilecek kapasitede isimler var. Ve alt yapısı zayıf olan ancak çok yetenekli oyuncular da var. Bunlar gereken adımı atamıyor. Türk futbolcular çok duygusal, çok içten oynuyorlar. Bir kafanızda olan çabukluk, bir de ayağınızda olan çabukluk. Yavaş düşünen oyuncular, ayaklarını da çok yavaş kullanıyorlar. Süper Lig takımında oynayan futbolcunun ayağında topu tutma ortalaması üç saniye, Avrupa’da ise iki saniyenin altında. İlk başta bu süre çok fazla gelmeyebilir, ama çok önemli bir fark.”

Daum, bu konuda asla karamsar değil, ancak alt yapıların yeterli olmadığına işaret ediyor, reçetesini de açıklıyor: “Türk futbolunun ilerleyeceğini düşünüyorum. Gittikçe alt yapıları kuvvetli olan kulüpler çıkıyor. Türkiye’nin potansiyeli çok yüksek. İnanılmaz derecede yetenekli oyuncular var. Alt yapıyı da beklenen seviyeye getirebilirseniz Türkiye uluslararası sıralamada ilk ona girebilir. Hocaların eğitim seviyesi çok yüksek olmalı. 8-10 yaşındaki futbolcuyu çalıştırırken farklı, 14-16 yaş grubundaki çocuğun çalışması daha farklıdır. Alt yapıdaki oyunculara, profesyonel takımda olan idmanın biraz daha azaltılmışını verelim düşüncesi yanlıştır. Alt yapıda çalışan hocaların eğitim seviyesini yükseltme açısından onlara da destek olmak gerekiyor. Sistemin kopyasını uygulamak önemli değil. Türklerin kendileri sistemi yaratmalı. Tecrübe açısından dışarıdan bazı şeyleri alabilirsiniz. Ancak Türk olan bir insanın elindeki sistemi geliştirmesi gerekiyor.”

Daum’a Türkiye Süper Ligi’nde en iyi onbiri yapmasını istedik:

“Mert - Gökhan Gönül, Semih, Serdar Aziz, Caner - Umut Bulut, Selçuk İnan, Mehmet Topal, Olcay Şahan Burak Yılmaz, Sow”

Peki, Fenerbahçe?

“Şu anda Fenerbahçe şampiyon olacak gibi gözüküyor. Ama sezonun bitmesine daha çok uzun zaman var. Hayatımda o kadar çok sürpriz gördüm ki, futbolda hiçbir şey belli olmuyor. Bir takım öyle bir anda düşüşe geçiyor ki kimse buna inanamıyor. Aslında en iyisi medyum olmak. O kişi bir öngörüde bulunuyor ve diğer insanlar bunu sorgulamıyor.”

Son nefesime kadar futbolun içinde olacağım

Size ‘sihirbaz’, hatta ‘deli’ yakıştırmaları yapıldı:

“Zaman zaman bana sihirbaz denildiğinde bunun arkasında çok iyi çalışan bir ekip vardı. Bunun yanında takımın da iyi olması gerekiyor. Biyolojik saat durmuyor. Biz gittikçe tecrübe artıyor. Aslında yaşlanmaya zamanım yok. Eskiden daha duygusal davranıyordum, şimdi analize dayalı yorum yapıyorum. Bir insan yaşlandığı zaman gelişebilir, ancak içinde olan her zaman içinde kalır. Çoğu kişi için futbol bir oyun olabilir, benim için hayattır. Hayatımın son nefesine kadar futbolun içinde kalacağım. Hayatımda futbol bittiği zaman ben de bitmiş olurum. UEFA için, FIFA için çalışabilirim. Yaşın bu alanda bir önemi yok. İçimdeki duygular teknik direktörlük açısından devam ettiği için hocalığa devam ediyorum. Ne zaman bu his biter, o zaman başka projeler üretirim, ama futbolun içinde hep kalırım.”

Daum, Türk Atasözlerinden en çok ‘Damlaya damlaya göl olur’ deyimini seviyor.

Hemen araya girdik, Galatasaray ve Fatih Terim’in ayrılışı biçimini sorduk: “Dışarıdan Galatasaray’ı bir karmaşa içinde görüyorsunuz. Mancini kendi düşüncesini oturtmak için çalışıyor. Ancak zamana ihtiyacı var. Fakat Fenerbahçe ya da Galatasaray gibi büyük bir takımı çalıştırdığınızda bu zamanı vermezler size. Fatih Terim hiçbir zaman eleman değildi. Fatih Terim’i Galatasaray’da eleman olarak göremezsiniz. Fatih Terim’i seçmişseniz onu bütünüyle kabul etmelisiniz. Fatih Terim’i aldıktan sonra eleman diyemezsiniz ona. Fatih Terim’i aldığınızda her şeyiyle alıyorsunuz. Fatih Terim gibi Galatasaray ile bağdaştırılmış birisi ile İtalya’dan gelen Mancini gibi bir hoca aynı olarak değerlendirilemez. Mancini’ye tabii ki başarılar dileyebilirim. Ancak Türkiye’ye bakıldığında en büyük hocalardan biri Fatih Terim’dir, o bir imparatordur.”

Türkiye’deki yazılı - görsel medyaya acaba Daum hangi pencereden bakıyor?

“Medyanın genelleme yapması hoşuma gitmiyor. 1993 yılında bir fotoğraf makinesi olana gazeteci denilebilirdi. Ancak şu anda medya çok fazla değişti. Eskiden her şey güzeldi. Ancak ileride de bugün iyi diyeceğiz. Bir maça baktığınızda iki gün o konuşuluyor. Her detayına iniliyor. Bugün futbol konuşulmuyor sadece. İnsanların karakterleri konuşuluyor, özel hayatlarına giriliyor. Bunu durduramazsınız. Düşünün bir treni durdurmak için önüne atlarsınız, ama o sizi ezer geçer. Çocuklarımıza özellikle her şeyi öğretmemiz gerekiyor. Genel olarak Türk gazeteciler, Avrupa’daki kadar kinci değil. Burada medya ile konuşuruz, yarın o konu kapanır. Almanya’da ise karşındaki yüzüne bakmaz, kin tutar.”

Bırakmayı düşünmedim

Şu sıralarda Bursa’yı bırakacağınız yolunda bir hayli spekülasyon var?

“Bırakmayı düşünmedim. Ben nasıl başarılı olabilirim onu düşünüyorum. Mukaveleniz bir sene olabilir, beş sene olabilir. Mukavelesiz de çalışabilirim. Gerçekten çok sevinçli olarak bu görevime başladım. Hâlâ bu duygular içindeyim. Ara transferdeki dönemi göreceğim. Başkanımız Erkan Bey gerçekten karakteri çok güzel bir insan. Ben her zaman ona yardımcı olacağım. Bırakma gibi bir kararım olursa ilk olarak başkanla bunu oturup konuşurum. Ben Bursaspor’u daha iyi bir yere getirebileceğim için bu adamları istiyorum. Ancak bu oyuncuları almazsanız giderim gibi bir düşünce içinde de asla olmam.”

Daum’a, hem Süleyman Seba’yı hem de Aziz Yıldırım’ı sorduk?

“Aziz Yıldırım ile Süleyman Seba’yı tek birleştiren şey başkanlık yapmaları. Normalde çok farklı yapıda insanlar. Süleyman Seba’yı ne duyuyorsun, ne görüyorsun! Ama her yerde işini bitirebilen biri. Aziz Yıldırım ise devamlı göz önünde olan birisi. Bakıldığı zaman Fenerbahçe ile ilgili sadece futbolla değil diğer branşlarda da çok önemli işler yapmıştır Aziz Yıldırım. Süleyman Seba’nın döneminde de Aziz Yıldırım kadar başarı yakalanmıştır. Hatta ondan daha fazla.”

Ya Sergen Yalçın?

“Müthiş yetenekli bir oyuncuydu... Futbol zekası harika. Futbol bilgisi-birikimi çok iyi. Eğer etrafındaki ekibi iyi kurarsa, kesinikle hem çok başarılı olur, hem de Türk futbolu iyi bir teknik adam kazanır.”

Hayır kurumlarıyla sürekli iç içesiniz... Sürekli yardıma koşuyorsunuz, ancak yaptığınız maddi ve manevi iyilikler hep gizli kalıyor. Niye saklıyorsunuz?

“Yaptığınız iyiliği sizin değil insanların konuşması gerekiyor. Ben yaptığım yardımları popülizm için yapmıyorum. Kamuoyunda yardımlar konuşulmadığında benim yardımlarımın değerinin düştüğünü düşünmüyorum. Popülizm olarak değil sevgi olarak verdiğim bir şey, bana güç olarak geri dönüyor. Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi? Zor durumda olan insanlara yardım etmek islamiyette de olan bir şey. Farklı projelerim devam edecek. Schalke’de bir maçta çocuklarla ilgili çok ciddi bir para toplandı. Lösemili çocuklar için ciddi bir gelir oldu bu. Kimsesiz çocuklarla ilgili de bir projemiz vardı. Gaziler için Karamürsel’de Yalova’da bu devam ediyor. Çok güzel bir ev yapıldı orada. Desteğimize şu anda da devam ediyoruz. Almanya’da da bir sürü kuruluşumuz var. Köln’de sokakta yaşayan insanlar için çalışıyorum. Zamanım olduğunda oraya gidip bizzat onlara yemek dağıtıyorum.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.