Hava Durumu

Korkutan uyarı: Koronada ikinci dalga her an gelebilir!

Türk hekimlerinin virüsle kahramanca mücadelesi meyvelerini vermeye başladı. Vaka ve ölüm oranlarında gözle görülür düzeyde azalma gerçekleşti. Peki bundan sonrasında ne olacak? Salgında 2. dalganın görülme ihtimali var mı? "Sonbahara kadar beklemeye gerek yok. Zaten biz bu tedbirleri gevşetelim, mesela bayram var önümüzde, yolları açalım, herkes kucaklaşsın, ikinci dalga gelir zaten" yorumunu yapan İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, önemli uyarılar yaptı.

Haber Giriş Tarihi: 11.05.2020 11:30
Haber Güncellenme Tarihi: 11.05.2020 11:30
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahakimiyet.com.tr
Korkutan uyarı: Koronada ikinci dalga her an gelebilir!

Türkiye'de corona virüsü ile ilgili mücadelenin göbeğindeyiz, mücadelenin merkezinde son durum nedir acaba?

Şimdi Türkiye'de hastaneler ve sağlık birimleri göz önüne alındığında, gerçekten corona virüsü ile ilgili büyük bir başarı elde edildiği bir gerçek. Çünkü baktığımız zaman hem yatan hasta sayısındaki azalma, hem yoğun bakım hastasındaki azalma hem de günlük vaka sayısındaki az da olsa bir azalma yaşıyoruz ama en çok günlük vaka sayısından ziyade hastanelerde entübe olan hasta sayısında ve hayatını kaybeden hasta sayısındaki azalma aslında savaşın hastaneler bazında kazanıldığını gösteriyor.

İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek

Peki yoğun bakımda nasıl bir tedavi uygulanıyor?

Yoğun bakıma aldığımız hastalar genellikle solunum problemi olan, bazı organlarında yetersizlik ortaya çıkmış hasta grubu. Bunlar tabi öncelikle solunum problemlerinden yattıkları için oksijen değiş tokuşunu sağlamaya çalışıyoruz. Bunu da ya suni solunum cihazlarına bağlamak suretiyle entübe ederek, yani boğazından sokulmuş bir hortum vasıtasıyla bu solunumu sağlayabildiğimiz gibi yine dışarıdan yüksek basınçlı, sürekli hava veren cihazlarla da hastaların kan-oksijen değişimlerini sağlamaya çalışıyoruz ve kandaki oksijen seviyesini belli bir seviyede tutmaya çalışıyoruz. Bu esnada da tabi diğer tedaviler yapılıyor, hastanın akciğerindeki o zatürre dediğimiz ağır tablo gerilediği zaman da hastalar zaten normal servislere alınıyorlar.

Yoğun bakımdan çıkan bir vaka için nasıl bir süreç işliyor? Bu hastaların nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Yoğun bakımdan çıkan hastalar hemen eve yollanmıyor, bir süre daha servislerde izleniyor. Genel olarak hastalığın zaten ikinci haftasından sonra yoğun bakım ihtiyacı daha çok oluyor, hastalığın sekizinci gününde bir alevlenme oluyor ve özellikle akciğer problemleri arttığı için hastalar nefes darlığı şikayetiyle bize başvuruyorlar ve bunun sonucu olarak da yoğun bakıma giriyorlar.

Yoğun bakımda kaldıkları süre değişken olabiliyor ama 2-3 gün ila 10-14 gün arası yoğun bakımda kalabiliyor hastalar. Yoğun bakım ihtiyacı azalan hasta zaten düzelmeye başlamış, akciğerlerindeki o iltihabi durum gerilemeye başlamış oluyor, birkaç gün daha serviste kaldıktan sonra kan tahlilleri de normalse ve oksijen durumu da normalse eve çıkartılıyor.

Evdeki takipleri de yine halk sağlığı uzmanları tarafından, filyasyon ekipleri tarafından yapılıyor. Etrafındakilere bulaştırma özelliği varsa etraftan soyutlanıyor ve tek başına bir odada kalması sağlanıyor, ev halkı uyarılıyor, bütün eşyaları özel hale getiriliyor. Onun sonucu olarak da bir şikayeti yoksa hastanın, almakta olduğu ilaçlara devam etmesi suretiyle evde bir süreye kadar takip ediliyor.

Normalleşme sürecine doğru gidiyoruz. Tedavi görenler normal hayatlarına dönmeye başladığında, hiç virüsle tanışmamış olanlara göre daha mı dikkatli olmalılar?

Tam tersine, hastalığı geçirenler daha şanslı. Hastalığı geçirmiş olanların, tekrar hasta olma ihtimalleri -şu an tam bilmemekle birlikte- düşük olduğunu düşünüyoruz. Özellikle şu dönemde bir hastalık alma ihtimalleri oldukça düşük. Ancak hastalığı hiç geçirmemiş olan oldukça büyük bir grup var biliyorsunuz ve o grubun tabii hala dikkat etmesi gerekiyor, sosyal mesafe ve maske kurallarının hala geçerli olması gerekiyor ki belli bir süre daha bunun olacağını düşünüyoruz.

Ağır vaka sayılarındaki azalma virüsün güç kaybettiği şeklinde yorumlanıyor, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bu bir iki haftadır bizim de gözlemlediğimiz bir şey. Bu iki şeyden kaynaklı olabilir. Birinci sosyal mesafe kurallarının, sokağa çıkma yasaklarının var olması, kişilerin artık virüsle temasının kesilmesi ya da çok az virüsle temas etmesinden kaynaklanabileceği gibi, son zamanda konuşulan virüsün mutasyona uğraması ve mutasyon sonucunda da bazı özelliklerini yitirmesi sonucu da bu ağır vakalar azalmış olabilir. Tabi ikincisi bizim için gerçekten çok daha güzel bir haber olurdu ancak bu bazı deneysel çalışmaların sonucunda anlaşılabilir.

Amerika'da da bununla ilgili çalışmalar ortaya çıkmaya başladı. Özellikle virüsün RNA kalıntılarında eksilmeler saptandı ki bu, antijenik yapısının değişmesi ve hastalık yapma veya şiddetli hastalığa sebep olma kabiliyetinin azalması anlamına gelebilir. Tabi bu, artmasına da yol açabilirdi, bu tip mutasyonlar her iki yöne de virüsü devşirebilir.

İyimser açıklamalar yapılıyor ve bu nedenle de dışarısı kalabalıklaşmaya başladı. Mesela geçenlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca İstiklal Caddesi'nden bir fotoğraf paylaştı. Bu durum nasıl tehlikelere yol açabilir?

Zaten şu anda virüsle bulaşan vaka sayısının bin, hatta binin altında olması gerekiyordu ama gördüğünüz gibi 2 binlere tırmandı. Bu şekilde devam ederse, özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde bu şekilde devam ederse tekrar o 4 bin, 5 binli rakamlara ulaşmak işten bile değil, an meselesi. Tabi hastanelerde birtakım olumlu gelişmeler var, vaka sayısında azalma var ama tedbirlerin sonuna kadar takip edilmesi gerekiyor. Yani vaka sayısı 100'ün altına düşene kadar tedbirleri asla gevşetmemek lazım.

Bazı uzmanlar, her şey iyiye gitse bile sonbaharda ikinci dalganın geleceğini söylüyorlar. İkinci dalgaya kadar aşı ya da ilaç bulunur mu, bulunursa da bu dalga engellenebilir mi?

Sonbahara kadar beklemeye gerek yok. Zaten biz bu tedbirleri gevşetelim, mesela bayram var önümüzde, yolları açalım, herkes kucaklaşsın, ikinci dalga gelir zaten. Bu yüzden hiç Eylül, Ekim'i beklemeye gerek yok. Ama yaz aylarında virüsün biraz daha güç kaybedeceğini düşünüyoruz.

Hava sıcaklıklarından dolayı, ondan dolayı yazı biraz daha rahat geçirebiliriz ancak kış ayıyla havaların soğumasıyla birlikte virüsün tekrar gelmesi, insanların eve kapanması veya kapalı ortamlarda çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle ikinci pik olabilir ama dediğim gibi o ikinci pik dikkat etmezsek her an olabilir. Virüs dünyadan yok olana kadar, bakın ülkemizden değil, dünyadan yok olana kadar tedbirli davranmaya devam edeceğiz. Aşı için en erken tahmin herhalde bir sene, tahminim önümüzdeki kasım veya aralık ayları gibi olabilir aşı.

Sağlık çalışanları bu süreçte en çok yorulan kesim oldu. Bu yorgunlukla ikinci dalgaya karşı mücadele edebilirler mi?

Yani ikinci dalgayı hiç istemeyen grup şu anda biziz. Çünkü sağlık çalışanları gerçekten maksimum bir çaba gösterip bunun sonucunu da alamadıklarını görürlerse hakikaten çok büyük bir üzüntü içine girecekler. Şu anda üç aydan beri yoğun bir tempoda çalışıyoruz, insanlar ailelerini görmüyorlar, ailelerinden uzak bir hayat sürüyorlar, tekrar meydana gelecek bu ikinci dalganın bu şekilde nasıl göğüsleneceği konusunda hakikaten biz de biraz endişeliyiz ama tabi sonuna kadar görevimizin başındayız, elimizden ne geliyorsa yapacağız, bütün sağlık çalışanları da bunun bilincindedir. Ne kadar yorgun da olsak üzerimize düşen görev neyse, ülkemiz için onu yapacağız.

Ortada bütün dünyayı etkileyen bir virüs var. Bazı uzmanlar artık sonunun geldiğini söylüyorlar bazıları da bunun daha bir başlangıç olduğunu söylüyorlar. Hangisine inanmalıyız?

Virüs salgınları zaman zaman olur, hazırlıksız yakalanıldığı için dünyayı da etkiler gördüğünüz üzere. Bilim insanları ve şu anki teknoloji bunu alt etmek için yeterli, biraz zamana ihtiyaç var sadece. Evet pek çok kişiyi etkiledi, bütün dünyayı eve hapsetti ama sonuçta bu salgındaki ölüm oranlarına baktığınız zaman en azından ülkemiz için kabul edilebilir bir düzeyde. Bunun hiç olmaması tabi aruz edilen ama kızamık, suçiçeği çıktığında da ölümler görülmüş ancak tabi aşıların geliştirilmesi, etkili ilaçların bulunmasını düşünürsek bunu da alt etmek kolay görünüyor.

Ülkede pik noktası gerçekleşti mi?

Tabi ilk etap için gerçekleşti. 5 binli rakamlardan sonra geriye dönmek ve hastanedeki vaka sayılırının düştüğünü gördüğümüzde bunu anlıyoruz.

Enfeksiyonu ağır geçirmiş hastalar nasıl gözlem altında tutuluyor?

Yoğun bakım süreci yaşamış, ciddi bir hastalık süreci yaşamış hastaların önümüzdeki süreç içerisinde bazı organlarında ne gibi hastalıkların, hasarların meydana gelebileceğine dair bir bilgimiz yok, bunu ancak takip ederek öğreneceğiz. Bu amaçla zaten İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde de bir İzlem Polikliniği kurduk ve bu hastalığı bir yıl süreyle burada takip edeceğiz.

Bu hastalar taburcu olduktan sonra üçüncü, altıncı, dokuzuncu, on ikinci aylarda bizim bu polikliniğimize başvurmak suretiyle akciğer, böbrek, karaciğer, kalp gibi birtakım organlarına yönelik testler yapılacak. Tabi şikayeti olanlar bu şikayetleri üzerine değerlendirilecekler, olmayanlar da bu organları üzerinde spesifik taramalardan geçecek. Sonuç olarak yeni ve tanımadığımız bir virüs olduğu için ancak bir seneye kadar, nasıl bir etki meydana getirecek, nasıl bir kalıcı hasar meydana getirecek ya da kronik hastalıkların artışına mı yol açacak bunları ancak bu testlerden sonra göreceğiz.

Virüs, iç organlarda çok büyük hasar bırakıyor mu?

Sonuçta bir iltihap oluşturuyor, özellikle bağırsaklarda, karaciğerde, kalpte, en fazla akciğerde. Tabi bu iltihabın ileriki dönemlerde hangi mekanizmaları tetikleyeceğini, hangi hastalıkları tetikleyeceğini şu an için bilmiyoruz. Çünkü virüs hastalıkları, viral hastalıklar kendileri hastalık yaptığı gibi, başka hastalıkların da ortaya çıkmasına neden olabiliyorlar. Diyabet gibi birçok hastalığın kökeninde öncesinden geçirilmiş virüs hastalıkları var. Dolayısıyla böyle yaygın bir virüs hastalığı sonrasında nasıl bir tablo ortaya çıkacak, biz de merakla ve endişeyle bekliyoruz açıkçası.

Bizim tam anlamıyla normalleşme sürecimiz 2021'i bulabilir mi?

Son virüs yok edilene kadar dünyada normalleşme olmayacak gibi. Bakın Çin bile dördüncü ayda Wuhan'ı yavaş yavaş açmaya başladı. Vaka sayısı sıfır olduğu halde uzun bir süredir, Çin Wuhan'ı açmaya cesaret edemedi çünkü hakikaten en ufak bir hasta, bunu tekrardan alevlendirebilir. Dolayısıyla dünyada son vaka bitene kadar rahat yok diyebiliriz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.