'Adayımız Bursalı' diyen duymadım!

Alt kattaki komşumuz Artvinli mi, yoksa Bitlisli mi? Bilmeyiz. Önemsemeyiz de.
Çalıştığımız işyerinde, örneğin muhasebedeki Hakan'ın memleketi konusunda da fikrimiz yok.
Tuttuğumuz takımın forvetinin hangi milletten olduğundan ziyade attığı gol sayısıyla ilgiliyiz.
Peki bu siyasiler niye biz seçmenlerin, adayların soyuyla sopuyla kökeniyle, doğduğu yerle (içinden mi dışından mı?) ilgimiz olduğunu düşünürler ki?
31 Mart'ta oy kullanırken, belediye başkanı seçeceğimiz adayın nereli olduğuna mı bakacağız? Yoksa önce dürüstlüğüne ve çalışkanlığına, sonra vizyonuna ve liyakatine mi? İşin enteresan tarafı 31 yıldır şu seçim işlerinin öyle böyle içindeyim.
Henüz hiçbir politikacıdan 'adayımız Bursalı' lafını duymadım.

'HEMŞERİM'E OY VERİR MİYİM?

Yerel siyasi kulis yazılarını ayıla bayıla okuduğum, kendisini eleştiriyorum sanmasın diye ismini saklı tuttuğum, - ipucu vereyim kendisi hemşerim (!) olur- Bursa'nın en usta yazarlarından birinin dünkü yazısından bazı bölümleri çıkardım, geriye şöyle bişey kaldı:
'Ağrı- Doğu kökenli aday ihtiyacı... Erzurumluların yoğun olduğu... Erzurum kökenli... Erzurum kökenli... Erzincan kökenli aday olmayacağına göre... Bu ilçeye Balkan kökenli aday...'
Siyasi kulis böyle yazılmamalı.
Ama maalesef yazarımızın bunda bir kabahati yok. Siyaset böyle yapılıyor çünkü. Yazar da ne yapsın, ne yazsın, yapılanı yazıyor!

BU DÜNYA BİZİM MEMLEKET!

Şu anlamsız hemşericilik muhabbetlerini bırakmanın zamanı gelmedi mi artık. (Bence geldi de geçti bile) Adayın şehrine ne katacağına bakalım, vizyonu var mı, ufukları ne kadar geniş, ne kadar halk adamı, ona bakalım.
Nereli olduğumuza, nerede doğacağımıza biz mi karar verdik sanki?
Dolayısıyla ne bir kişisel avantaj olmalı coğrafya, ne de bir dezavantaj.
Düşünün!
Bursaspor'a kaptan seçeceksiniz! Sırf Bursa doğumlu diye teyyare gönül birini mi seçersiniz, yoksa taa Arjantin'de doğmuş Pablo Martin Batalla'yı mı?
Liyakat, uzak ara tabii ki Pablo dedirtmiyor mu?
Haldun'un oğlu 700 yıl önce 'coğrafya kaderdir!' demişti. Vladimir İlyiç Ulyanov'da 'uluslar kendi kaderini kendi tayin eder.'
Coğrafya kaderdir ama aynı konuya fokuslanan insanlar, kendi kaderlerini değiştirebilirler!

DOLAR, HAMSİ, EURO, ALTIN!

Avrupa ve Türkiye'nin balık tüketimi istatistikleri ile gazete okuma istatistikleri örtüşüyor.
25'e 5 oranı var her ikisinde de.
Şöyle de bir 'korelasyon' çıkar mı acaba biraz zortlatma:
'Çok balık yiyen çok gazete okur!'
Lafı aslında 30 TL'yi gören hamsiye getireceğim. Allah'ın bu coğrafyaya bir lütfudur hamsi. Diğer bütün deniz canlılarını şu yana (eliyle gösteriyor) koyarım, hamsiyi bu yana.
Dünyanın en önemli gıdası olduğu halde bu kadar ucuza satılması ayrı bir değer katıyordu hamsiye. 30 lirayı bulan fiyatıyla, kırmızı ete yaklaştı. Umalım ve dileyelim, yakında dolarla, altınla, falan yarışmaya kalkmasın.
(Türk insanı 5-6 kilo, Avrupalı 25 kilo, Japon 80 kilo balık yiyor bir yılda.)