Kimse horladığını kabul etmez. Horladığını kabul etmeyenlere yapılacak en mantıklı uygulama, horlama seslerinin kaydedilmesi, akabinde horlayan şahsa bu kaydın dinletilmesi.
Uyku sırasında ürettiğimiz ses efektlerinin bir diğeri de sayıklama.
AS TV'de yayınlanan 'Sönmez Medya Buluşmaları'na ilk konuk olan Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş laf Bursa trafiğine geldiğinde uykusunda 'sayıkladığını' itiraf etti.
Ve çok hoş bir anekdot anlattı.
'Ben çok sayıklarım. Hatta eşim sayıkladığım zamanlarda kayıt da yapıyormuş. Bu aralar minibüslerle uğraşıyormuşum.'
Güldük geçtik.
Laf lafı açıp konu yine trafiğe geldiğinde Aktaş minibüslerden nasıl mustarip olduğunu şöyle ifade etti:
'Minibüsler Bursa'ya yakışmıyor. Engelli binemiyor, yaşlı binemiyor, bayan binemiyor. Buna bir çözüm bulmak lazım.'
Aktaş'ın bıraktığı yerden biz devam edelim.
Ulaşımda raylı sistemin olduğu yerde lastik tekerlekli olmaz. Olursa sistemi beslemek için olur.
Öte yandan, kimse kazanılmış hakkından 'yakışıyor- yakışmıyor' gibi nedenlerle vazgeçmez.
Ancak '3 minibüse bir otobüs' şeklinde pazarlıklarla minibüsler çekilebilir kent trafiğinden...
Gelmiş geçmiş hiçbir belediye başkanı 'minibüs sorunu'nu kökten çözemedi. Aktaş Bursa tarihine geçmek istiyorsa, elini tutan yok, minibüs sorunu duruyor hâlâ ortalıkta, kentin doğu yakasında!..
Hadi bi Gölyazı yapalım!
Bursa'da hava biraz güzel olduğunda 'Hadi bi Mudanya yapalım!' durumu hasıl olur.
Dolayısıyla hava güzel olduğunda asla ve kat'a Mudanya'ya gitmeyin!
Bu hatayı birkaç kez yapmış bir arkadaşınız olarak uyarıyorum.
Bir seferinde ilçenin girişinde trafik polisi şöyle demişti yüzümüze:
'Mudanya doldu, en iyisi geri dönün!..'
Bursa'da hava güzel olduğunda ikinci adreslerden biri de Gölyazı.
Doğal film platosu, dünyanın başka bir yerinde olsa çok acayip pazarlanır bir yer Gölyazı.
Ve fakat aynı sorun Gölyazı'nın da başında.
Bir tatil günü, Bursa dışından arkadaşlarımı götürmüştüm.
Gölyazı'ya giremedik. Sadece biz değil hiç kimse.
Epeyce uzak bir yerde bariyer kurulmuş, araç geçişine izin verilmiyordu.
Nilüfer Belediyesi olaya el atmış, insanları toplu olarak otobüslerle götürüyordu mahalleye.
Her iki tarafta da kuyruk vardı.
Gitmek isteyenler de kuyruktaydı, dönmek isteyenler de.
Tüpgaz, sana yağı, sigara gibi mamuller için kuyruğa girildiğini görmüş bir jenerasyonun üyesi olarak, milli sınırlar içinde bir yere kuyruğa girilerek girildiğini çıplak gözle görmeyi bir miktar yadırgadığımı söyleyeyim.
Görüntü ve gürültü...
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş'ın Gölyazı'ya yaptığı inceleme gezisine ilişkin dün gazetemizde yayınlanan 'Gölyazı müjdesi' başlıklı haberi bu duygu ve düşüncelerle okudum.
Büyükşehir Belediyesi'nin yapacağı çalışmanın 'ana tema'sı daha fazla insanın daha rahat gezip tozmasına olanak sağlayacak tarzda olmalı. Ve mutlaka yaya!
Daha fazla araç, daha fazla kirlilik demek çünkü: Hem görüntü, hem gürültü!
Gölyazı'nın marka değeri turistin yaya olanına hitap etmesi marifetiyle artırılabilir.
Öte yandan, Yarımada'daki evler nasıl oldu da restorana, pansiyona, butik otellere dönüşmedi hâlâ, bu da özümün büyük merak konusu...