Allah’ını seven defansa gelsin!..

Allah’ını seven defansa gelsin!..

Ne oldu, ‘ben tek siz hepiniz’ havası vardı beri tarafta, şimdi ‘duyan gelsin’ muhabbeti dönüyor. İş ciddiye bindi galiba. Korku dağları bekliyor ve/veya

yürek selanik demek istemiyorum ama, ziyaret hareketliliğine bakılırsa, ‘Allah’ını seven defansa gelsin’ turları atılıyor Ankara’da.

Yok, Yeniden Refah Partisi.

Yok, HÜDA- PAR.

Bir taraf 6 kişiydi, mübarekler sadece iki. (Hep unutuyorum onu, bir de Destici.)

Şimdi say say bitmiyor bir hal var. Sekiz mi oldu, dokuz mu, on mu?

Cumhur’a dışardan destek atanlar diye ‘araştırmacı gasteci’ faaliyet yaptım, üşenmedim saydım, ANAP, ASP, DSP, GAAP ve VP diye bir liste çıktı karşıma. Dün şunla görüşmüşler, bugün de şunla diye de detaylar.

Abilerin şartları var üstelik biri kadına şiddetle alakalı yasaya takmış kafayı, bir diğeri Anayasa’da değiştirilemez madde olmasın diye.

Uzun lafın kısa hali, ‘Ben tek siz hepiniz’di durum, şimdi ‘bye bye happiness!’ Madem öyle, ‘beni takip edin, hepiniz!’ 

54, 55, ELLİALTI!.

Kızılay Genel Sekreter Yardımcısı Murat Ellialtı demiş ki:

‘Temel Karamollaoğlu epeyce yaşlı. Bir gün kan ihtiyacı olursa olgun davranır, kendisini geri çevirmeyiz.’

İstese çevirir yani. Ama o kadar iyi biri ki, olgun davranacağı konusunda şimdiden kendini bağlamış. Yo muhterem, Temel Bey madem size kan vermeyeceğini açıkladı, sen de ona ‘kan yağmuru olsa bile sana bir damla kan yok’ diye açıklama yapsana. Nasılsa Kızılay’ı babanın çiftliği sanıyorsun!

Bu arada, ‘Temel Bey epeyce yaşlı’ falan ne!

Cüret, seviyesizlik, küstahlık, kibir, liyakatsizlik vücut bulmuş kendine, iki cümlede.

BENİM SANDIK SONUCU

Seçim günü en sevdiğim aktivitelerden biri, kendi oy kullandığım sandığa gidip, oy tasnifi sırasında, konu- komşunun neye meyl ettiğini tespit ameliyesi.

(Muhabirlik yaptığım yıllarda ‘Türkiye profini’ni yansıtan bazı sandıklar saptamıştık, oradan ilk sonuçları alır ve seçimi DYP’nin mi, ANAP’ın mı, yoksa DSP’nin mi kazanacağını şıp diye anlardık.)

Son birkaç seçimdir sadece kendi sandığıma yoğunlaşıyorum.

Bir seçimde şu sonuç çıkmış benim oy kullandığım sandıkta:

CHP 233, AKP 66, Saadet 4, DP 1, DSP 0, geçersiz 4.

14 Mayıs günü, sandıklar açılmaya başladığı sırada ‘açık tasnif’ ilkesi gereği bu sandıkta alacağım soluğu. Bu sayılardaki değişime bakarak ülke geneli hakkında fikir edinmeye çalışacağım. YSK’nın seçim sonuçlarının açıklanmasına ilişkin yasağının kalkmasını bekleyeceğim diye oturduğum yerde meraktan çatlayamam.

ASKER MÜDAHALE ETSEYDİ

Depreme asker hemen müdahale etseydi sonuç farklı olurdu, kurtarılan can sayısı artardı, ahali kendini bu kadar terkedilmiş ve yalnız hissetmezdi falan deniyordu. Hulusi Akar bu eleştirilere saat-saat, dakika-dakika cevap verdi ya, askerin müdahale ettiğine ilişkin.

Bir arkadaş durumu toparlamış sosyal medyada.

İki büyük depremin askeri açıklamalarla kıyaslanması şöyle:

1999’da 10 bin 528 kişi enkazdan çıkarıldı askerler tarafından.

2023’te sadece 327.

32 kat fark var, iki sayı arasında.

İNCE DÜŞÜNÜYOR İNCE!.

Geçmişte yaşanmış bir olayın bir detayını bulmak için günlerce arşivde gazete koleksiyonlarını karıştırır, bir veri bulmak için epeyce emek ve zaman harcardık.

Dijital çağın gözünün yağını yiyeyim.

Artık aramak da, bulmak da çocuk oyuncağı.

Dün bir video izledim Muharrem İnce ile alakalı.

Fatih Portakal’ın programında diyor ki:

‘Sayın Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday olarak çıkmam. Çünkü O beni, rakibi olduğum halde Cumhurbaşkanı adayı yaptı.’

Bunu diyen İnce, Cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıkladı, pazar akşamı.

İnce, karşısına çıkmam derken, parti içi mücadeleyi kastediyor elbette.

Özümün öngörüsü ve tahmini şu minvalde:

Bir vade sonrası adaylıktan çekilecek Kılıçdaroğlu lehine.

Asıl amacı, bir miktar erozyona uğrayan popülaritesini yeniden toparlamak ve Kılıçdaroğlu sonrası yeni bir alan açmak kendisine.