‘Asgari’de azami farklar..

İkisi de sendika. İkisi de işçiden yana!

İkisi de üyelerinin özlük haklarını koruduğunu söylüyor, savunuyor.

Ve biri, bu Türk-İş oluyor, asgari ücretin7 bin 785 TL olması gerektiğini açıkladı.

Bilhassa 785 küsuratına ve detayına dikkatini çekerim, bir hesaplama yapılmış havası var. Yoksa niye 700 değil, 800 değil de, 785!

Dün de DİSK açıkladı asgari ücretle ilgili ‘olması gerekeni.’

Onların da DİSK-AR diye bir araştırma birimi var.

İnce elemişler, sık dokumuşlar ve asgari ücretin yeni yılda ne kadar olması gerektiğini saptamışlar:13 bin 200 TL

Neredeyse iki kat fark var, iki konfederasyonun beklentileri arasında.

Dünya Kupası’nı kaçırmamaya çalışan bir kardeşiniz olarak günün mana ve ehemmiyetine uygun söylersek, iki açıklama arasında Fransa ile Kanada futbolu kadarfark var!

ENFLASYONDA UÇURUMLAR!

Bu ülkede, aynı göstergelere bakarak yapılan hesaplamada tek fark keşke asgari ücretle ilgili olsa. Enflasyon rakamları açıklandı, onda da uçurumlar var, iki organizasyonun açıklamaları arasında.

TÜİK’i biliyorsunuz!

Ülke göstergelerine en iyi ‘iskonto’ yapabilen güzide kurumumuz!

TÜİK’e göre aylık enflasyon oranı yüzde 2.88, yıllık enflasyon yüzde 84.39.

ENAG’a göre ise aylık enflasyon oranı yüzde 4.24, yıllık enflasyon ise yüzde 170.

84 nerede, 170 nerede.

ENAG’ın enflasyon oranı, TÜİK’inkinin neredeyse tam iki katı.

Yine Dünya Kupası benzetmesiyle söylersek, Katar’la Brezilya farkı kadar, uçurum var.

Madem asgari ücrette de, enflasyon oranlarında da bu kadar farklı iki açıklama var.

Kararı vatandaş verecek.

Çalışan ise, biraz daha insanca yaşaması için ne kadar ücret alması gerektiğini kendisi hesaplayacak.

Enflasyon oranında da iş vatandaşta.

Market ve pazar fiyatlarını kendisi kıyaslayacak.

Kendi enflasyon oranını kendisi hesaplayacak.

ACEMOĞLU- TATLISES

Madem vatandaş her konuda kendi hesabını kendisi yapacak.

Buyurun vatandaşa bir kıyaslama daha..

GazeteciSedef Kabaş’ın attığı ‘tweet’ şöyle:

Geleceğinize kimin tavsiyesine uyarak şekil vereceksiniz?

A. Bilim dünyasının ekonomi alanında en çok atıf yapılan ismi Prof. Dr. Daron Acemoğlu.

B. Türkü dünyasının en popüler ve tartışmalı ismi, Urfalı şarkıcı İbrahim Tatlıses.

Başka deyişle, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MİT) bir yanda, ‘Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık’ diyen anlayış diğer yanda.

Buyurun size seçim öncesi kutu gibi bir yarılma daha..

MARKETLER OLMASAYDI

Okullar olmasaydı maarifi pek güzel idare ederdik anlayışının bugünkü versiyonusanırım şöyle:

Mallar ve hizmetler olmasaydı, bu mal ve hizmetlerin fiyatları olmasaydı, bu fiyatlar günden güne artmasaydı, daha genel bir söylemle insanların hiçbir gereksinmeleri, ihtiyaçları olmasaydı, enflasyon da olmazdı!

Üç harfli marketlerin enflasyonun yegane sebebi gibi yutturulmaya çalışılmasından sizi bilmem benim anladığım bu.

‘Üç harfliler’ lafını siyaset literatürüne, Ankara’nın görevden alınan eski belediye başkanı Melih Gökçek kattı.Üç harflilerden kastı, ‘cinler’di.

22 yıldır mağduru oynama hususunda uzak ara şampiyon olan, yaşadığımız her arızada kendisi dışında bir odak bulan (dış mihraklar, teröristler, patates lobisi vs) mevcut iktidar, bir türlü dizginlenemeyen gıda fiyatlarında da eleştiri oklarının yöneleceği bu hedefi yarattı:Üç harfli marketler!

Ne dış mihraklar, ne patates lobisi, ne her önüne gelenin terörist ilan edilmesi, toplumun en az yarısına, hatta yarısından fazlasına inandırıcı gelmiyor.

Bunu, o dandik hedefleri bıkmadan usanmadan dillendirenler de biliyor.

Asıl bildikleri şu ama: Ne söylerlerse, ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerine koşulsuz, sorgulamasız, tartışmasız inanan, inanmayı sürdüren bir kitle var.

Dün A dediklerine, bugün B deseler bile inanan hem de.