Bina değil, insan!

Herkesin ağzına pelesenk oldu şu laf:

'Deprem öldürmez, bina öldürür!'

O binayı yapan kim peki! İnsan değil mi?

Buyurun, çok çarpıcı bir hikaye çıktı İzmir'den. Hayati Uzun isimli müteahhit abimiz 1992'de Erzincan depreminde torunu Emrah'ı kaybetmiş. 1993'de İzmir'e göçmüş. Diktiği apartmana da torunu Emrah'ın adını vermiş.

Ve bu Emrah Apartmanı da İzmir'de yıkıldı. Bu kez gelini ve 2 torununu daha kaybetti Hayati Bey.

Buna kader mi diyeceğiz şimdi? Bina öldürür mü diyeceğiz?

Kendisi de oğlu da müteahhit. Evler binalar yaptılar hayatları boyunca.

Daha sağlam binalar yapamaz mıydılar!?

Hasılı, bina öldürmez!

Açgözlülük, cehalet, vurdumduymazlık öldürür.

Garibanlık, yoksulluk ve bunlara neden olan yolsuzluk öldürür.

Hepsinin öznesinde insan var bu saptamaların.

ÖNLEM YOK KURTARICI ÇOK

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, 2003 yılından bu yana deprem ile ilgili 58 araştırma önergesinin Meclis'te iktidarın oylarıyla reddedildiğini öne sürmüş. Bu önergelerin bir kısmının da Meclis Başkanlığı tarafından işleme dahi alınmadığını savunmuş.

Buradan siyaset malzemesi çıkarmaya niyetli değilim!

Günlerdir televizyonlarda, kırmızı kıyafetli ve kırmızı üniformalı fedakar insanların kurtarma çalışmalarını izliyoruz.

Hepsine minnettarız, hepsine çok teşekkür ediyoruz.

Göz yaşartan, mutlu eden, şahane işlere ve hikayelere imza attılar, insana dair umutlarımızı yeşerttiler.

Ve fakat...

Size de çok fazla 'kurtarıcı'mız varmış gibi gelmiyor mu?

Bence çoklar!

Bizde fedakar, adanmış insan fazla ama organizasyon ve planlama az. Kurtarmadan ziyade önlem almaya konsantre olmalı değil miyiz sizce de.

Ve bizi yönetsinler diye seçtiğimiz, başımıza getirdiğimiz insanlar değil mi bu planlamayı ve organizasyonu yapacak olanlar.

2045...

Bu aralar televizyon programlarına papyonuyla katılan Prof. Dr. Ahmet Ercan'ı dikkatle izleyin. Hakikaten çok soğukkanlı, çok değerli değerlendirmeler yapıyor. Kendisine kefilim.

'İstanbul'a kar yağmadan Türkiye'ye kar yağmış sayılmaz zihniyeti', İzmir depremini de ne yaptı etti, İstanbul'a bağladı.

Bir TV programında Hoca'ya sordular:

'Bu deprem İstanbul'u tetikler mi? Büyük (!) İstanbul depremi ne zaman?'

Hoca bilimin henüz deprem tahmini yapamadığını söyledi. Yine de depremin kısa, orta ve uzun dönemli kestirilebileceğine ilişkin çalışmalar olduğundan söz etti. Kısa erimli olanlar malum hayvan davranışlarıyla falan kestirilebiliyor. Ortayı geçip uzun kestirime gelirsek, Hoca'nın algoritmasına ve bu algoritmaya dayalı hesaplamalarına göre (5-7 yıllık yanılma payıyla) İstanbul depremi 2045'de olabilir! (Şiddeti de taş çatlasa 6.5 falan)

Yani sevgili İstanbul medyası!..

İstanbul'u sözde büyük depreme hazırlamak için en az 20 yılınız var.

Önlemler için yazın çizin ama panik yapmanız için şekilde de görüldüğü gibi henüz erken.

DEPREM FIRTINASINDA TATİL

Fi tarihi. Prof. Ahmet Ercan'dan demeç alınarak yapılan bir haberde Fethiye Körfezi'nde bir hafta süreyle 'deprem fırtınası' yaşanacağını okudum.

Sadece ben okudum çünkü haber Ajans bültenindeydi ve gazetelerde televizyonlarda falan pek kullanılmadı.

Kötü şans, ben ve bir grup arkadaşım o günlerde Fethiye'den denize açılacaktık. Kimseye tek kelime etmedim. Etseydim kimse tatile gitmezdi çünkü.

Bizim tatil başladı. Hafta boyunca denizde hava kabarcıkları gördük, bazen de deniz bulanıklaştı. Yine de kimse ne olup bittiğini tam anlamadı.

Kıllananlar oldu, onlara 'tatil bitsin size bomba gibi bir açıklama yapacağım' dedim. Son gün 'tayfa'yı toplayıp onlara bu haberden söz ettim.

Önceden söyleseydim, koca teknede herhalde tek başıma kalırdım!

Hoca'yı beğenmeyenler var, 'falcı küresine bakıp mı böyle öngörülerde bulunuyor' diyen başka bilim insanları var ama ben Hoca'ya kefilim.

Deprem fırtınasını öngören adam herhalde İstanbul'u da doğru tahmin ediyordur.