Bir hikayenin içinde yaşıyoruz

Golsüzlük demek olan 0-0 futbolun en banko sonucu.

Bütün maçlar bu skorla başlıyor çünkü.

Bizim çocuklar henüz bu kısır skoru hiç görmediler. Her maçta gol atıyorlar çünkü. İtiraf edeyim 72'den sonra atılan Ali Akman golüne sadece bu gözle baktım. En azından gol rekorumuz devam ediyor hesabı.

Ve fakat akabinde 2 gol daha gelince, bir de penaltımız verilmeyince, üstüne üstlük 3-3'den sonra pozisyonlar da bulunca..

Dedim buyur sana, yeni bir hikaye!

'Bu çocuklar bu sene bir hikaye yazacaklar' diye yazı yazmıştım geçenlerde.

Şu an o hikayenin içinde yaşıyoruz işte.

Olur olmaz ayrı konu.

Hep güzel şeyler olacak diye bir hayat kuralı da yok.

Bu kentin taraftarı, 'Öyle mutluyduk ki bu sene, şampiyonluğun canı cehenneme' demeyi de bilir. Galip gelinen bir maçta, sırf ezik ve defansif oyun oynattı diye teknik adamını ıslıklamayı da.

Dolayısıyla bu takım, tam da bu kentin istediği, ihtiyaç duyduğu ruha sahip.

Yense de yenilse de pür amatör bir ruhla saldırıyor, hep iyi oynamaya çalışıyor.

Tüm Türkiye'yi, Bursaspor maçı izlenir diye televizyon başına oturtuyor.

Her ne kadar, 28 atıp 26 yemek çok mantıklı olmasa da, boş verin bence, mantığın da canı cehenneme!

FİLMİ DE OLUR

Dünyanın en iyi en pahalı futbolcularını kadroya alıp üst üste 10 kez şampiyon olsan bile, oradan ne hikaye çıkar, ne film.

Geçenlerde kendime 'en iyi 20 spor filmi' diye bir seçki yapıp hepsini izledim. Filmlerin çoğu, Bursasporlu gençlerin şu an yaptıklarının tıpkısının aynısı gibi.

Bursaspor, içinden senaryo çıkarmaya çok müsait bir camia.

GALİBİYET GİBİ

Şampiyonluk senesi, Bursaspor'un peşinden epeyce deplasman yaptım. Berabere biten Gençlerbirliği maçı da bunlardan biriydi. Gençler sahaya 5-6 forvetle çıkıp açık oynayacağı havası yaratmıştı. Sonra baktık 10 kişiyle defans yaptılar. Ankara'daki maçtan bir puan aldık diye öylesine sevinmişlerdi ki, o sıra buna bir anlam verememiştik.

Dönemin Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam maçtan sonra, 'Belki de bu bir puan bizi şampiyon yapacak' demişti.

3-0'dan 3-3 yapılan İstanbulsor maçı da, bence en az galibiyet kadar değerli.

Bana kalırsa, galibiyet gibi.

CEZAYI KİM KESMİŞ?

Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera'ya, maskesiz 'selfie' çektirerekkoronavirüs kurallarını ihlal ettiği için 3 bin 500 dolar para cezası verilmiş.

Gelişmiş ülkelerden, herkes haklarını ve borçlarını bildiği için, bu tip ve tür haberler çıkabiliyor.

Kamu adına denetim yapan, hukuk üreten görevliler, haklarında herhangi bir olumsuz tasarrufta bulunulmayacağından emin, yasa neyse uygulamaktan zerre geri adım atmıyorlar.

Bizim buralarda işler pek öyle değil ama.

Bırak devlet başkanını, başbakanı, bakanı, vekili..

İktidar partisinin il başkanına, ilçe başkanına, hatta İntizam delegesine ceza kesmek bile biraz sıkar!

Bu yüzden de, oralarda 'devlet başkanına ceza kesildi' haber olur genellikle.

Bizde ise böyle bir habere yer verilmedi, ilaç için bile olsa, bir kere bile.

Sizi bilmem ben, bunu devlet adamlarımızın çok kusursuz, tamamen hatasız olmalarına, yasaları, kuralları çok iyi bilmelerine bağlıyorum!