Buna alışamayız..

Adeta ülke rutini haline geldi. Bir hafta 10 gün geçmiyor ki, biri çıkıp Atatürk'e, Cumhuriyet değerlerine ve kazanımlarına laf etmesin.

Son olay Ayasofya'da yaşandı. Mustafa Demirkıran diye biri, Ayasofya'nın 87 yıl önce müze haline getirilmesini eleştiriyor ayağına yatıp Atatürk'e 'zalim ve kafir' dedi. Üstelik bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Meclis Başkanı'nın ve Diyanet İşleri Başkanı'nın önünde söyledi.

Başka deyişle ilk Cumhurbaşkanı'na, son Cumhurbaşkanı önünde hakaret edildi.

Olayın böyle de şekli bir yanı var.

Bu nevi laf sokmalar ve hakaretler Allah'tan her seferinde en yüksek perdeden hak ettiği tepkiyi görüyor. Bu laf da adeta infial yarattı ve misliyle reaksiyon aldı.

15- 20 yıldır benzer bir süreç yaşıyoruz. Özel tarihler, 30 Ağustos, 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 10 Kasım, mütemadiyen yapılan bu hakaretler nedeniyle eski normal günlerdekinden çok daha anlamlı, çok daha önemli tarihler haline geldi. Malum zihniyet bastırdıkça, kaşıdıkça, balkonlara, camlara yılda 5 kere bayrak asar hale geldik.

Ankara'da doğdum büyüdüm. Anıtkabir ziyaretçi sayıları hiç yakın geçmişteki gibi rekor üstüne rekor kırmamıştı. Bu gözlemi siz de yapmışsınızdır, kendisini 'Atatürkçü' olarak tanımlayan insanların sayısı arttı.

Hasılıkelam, bu hakaretleri yapanlar sandılar ki, olay giderek kanıksanacak, bir süre sonra tepkiler de sıfırlanacak. Oysa tam tersi oldu.

Alçaklıklar ve nankörlükler hak ettiği tepkiyi hep misliyle gördü.

Özetle boşuna uğraşmayın, Türk halkı buna alışmayacak.

Bu hakaretleri asla kanıksamayacak.

EMPERYALİST CANAN!..

Yeni Akit'in, 'Emperyalizm düşmanı Canan Kaftancıoğlu fena yakalandı' haberinde görsel malzeme hanımefendinin elindeki cep telefonu.

Yeni Akit bu fotoğrafla demeye getiriyor ki:

'Hem emperyalizme karşısın, hem de emperyalist ülkelerin ürettiği cep telefonunu kullanıyorsun!'

Nasıl yakalamışlar ama!..

Bu habere Yunus Nadi, Abdi İpekçi, Bülent Dikmener ödülleri falan hafif kalır. Direk 'Pulitzer' vermek lazım.

Yazarına 'Pazartesi gel Washington Post'ta hemen başla' denmeli.

Giderken Fransa'ya uğrarsa, 'Legion d'honneur' eline iliştirmeli, hatta FİFA'yı araya sokup hop hop 'Altın Top' ödülünü de yedeğine alması sağlanmalı. Birkaç Nobel'i paket edip evine göndermek gerektiğinden hiç bahsetmeyeceğim, Allah'ın emri zaten!

Bana kalırsa haber bu haliyle bırakılmamalı. Seri-haber haline getirilmeli.

Misal günahını da almak istemem belki yabancı araba da kullanıyordur Canan Abla. Evine gidilse bakılsa televizyonu acaba ne marka!

Bilgisayarı, buzdolabı, ütüsü, çamaşır makinası, mikro dalga fırını..

Kadın bence de emperyalizmin uşağı!..

Öte yandan, kim emperyalist kim anti-emperyalist en iyi Yeni Akitçiler bilir!

Üniversite öğrencileri İstanbul'da '6. Filo'ya Hayır' diye eylem yaparken, bunlar dönemin polisinin de yardımıyla öğrencilere saldıran güruhun devamı aslında. 'Savaşı keşke Yunanlılar kazansaydı' diyen ekip ta kendileri.

(Kurtuluş Savaşı başarısız olsaydı, cep telefonları hep yerli ve milli olacaktı.)

EFES ÜLKENİN TAKIMI

Efes Avrupa şampiyonu oldu.

Genç kuşaklar bilmez. Efes Anadolu'nun eski adı Efes Pilsen'di.

Mevcut iktidarın spor kulüplerinde alkollü içeceği çağrıştıran isim olmaz şeklindeki tuhaf uygulaması sebebiyle adını Anadolu Efes yaptılar.

Yanlış anımsamıyorsam, Bursa'daki ateşli taraftar da düşünülerek bir ara kulübün Bursa'ya taşınması ihtimali de doğmuştu.

Bursa'ya taşınsın taşınmasın ta Naumoski'li yıllardan bu yana Efes her zaman Türkiye takımı muamelesi gördü. Birilerinin takımı hiç olmadı. Bu haliyle 3 büyük takım taraftarları bile Efes'e her zaman sempati duydular. Çünkü Tuncay Özilhan bu kulübe her zaman yatırım yaptı. Her zaman dominant kadrolar kurdu. Başta sporseverler olmak üzere ülke insanının yüzünü hep güldürdü, göğsünü kabarttı.

Koronayla yatıp videoyla kalktığımız, yoksulluk haberleriyle sarsılıp, adaletsizliklerden bunaldığımız şu günlerde bu şampiyonluk millete 'aşı' gibi geldi. Darısı 11 Haziran'dan itibaren Avrupa kantarına çıkacak futbolcuların b(aşı)na.