Etek boyu hukuku!

İstanbul'da, Anadolu İş Mahkemesi'nde görülen bir davada hakim, duruşmaya katılan avukatın etek boyunu kısa bulmuş ve fotoğrafının çekilerek baroya gönderilmesini istemiş.
Olayın safahatı şöyle:
Hakim eteğin kısa olduğunu düşünüp duruşmadaki diğer avukatlara soruyor, 'Bu eteğin boyu normal mi?' diye. Görüş bildiren avukatlar 'etek boyu avukatlık hukukuna ve örfüne uygundur' diyorlar. Davalı vekili bile 'Bence de özgürlük alanı ile ilgilidir, müdahale edilmemesi gerekir' diyor.
Hakim bunca 'normal' beyana rağmen yazı işleri müdürünü çağırtıyor ve eteğin fotoğrafının çekilip baroya gönderilmesini istiyor.
Yukarıda anlattığım olayın tamamı duruşma tutanağına yazılıyor.
Kadın avukat eteğinin fotoğrafının çekilmesine itiraz ediyor.
Ne güzel haber değil mi? Otur klavye başına köpürt baba köpürt. Çık üzerine, tepin baba tepin.
Ne yazsan uyar, nasıl yazsan uyar. Konu zaten kendini satıyor.
Olay ülkenin en büyük metropolünde, hem de bir duruşma salonunda geçiyor.
Hak var, hukuk var, etek var, eteğin fotoğrafının çekilmesi isteği var.
Ne ararsan var!

TARİHÇİLER NOT DÜŞSÜN

Hakim hakkında soruşturma açılmış.
Sonuç ne olur bilemem. Bildiğim, sadece bu haber nedeniyle etek boyları uzayacak.
Kendiliğinden hem de.
Yadırgadığımız, 'yok daha neler' dediğimiz, 'bu da olmaz ki' diye tepki gösterdiğimiz, 'bu laf nasıl edilir' diye şaşkınlıktan küçük dilimizi yuttuğumuz o kadar çok vaka ile karşılaştık ki şu son 10-15 yılda. Alıştık artık, çok da şaşırmıyoruz. Daha kötüsü, tepki göstermeye bile gerek duymuyoruz.
'Bir nahoş olay oldu ve o günden sonra etek boyları kendiliğinden uzadı' diye not alsın tarihçiler.

ERKAN ZENGİN

Eve gitmek için, otobüs durağında bekliyordum. Önümden geçen araçların en yarısı 'yeşil- siyah' bayraklar sallıyordu. Hatırladım. Sakaryaspor- Karagümrük, PTT 1. Lig'e yükselme maçı Bursa'da oynanacaktı. Eve gittim açtım televizyonu. Sakaryalılar bizim stadın yarısını doldurmuş. 20 bin kişi. Karagümrüklüler de gelmiş ama, 2-3 bin.
Maç başladı. İlk izlenimim 'Karagümrük alır maçı!' oldu. Sahada Süper Lig'den tanıdık epeyce futbolcu vardı. Turgut Doğan Şahin, Mehmet Batdal, Barış Özbek ve...
Evet ve Erkan Zengin.

Bu isimlerin hepsi Karagümrük forması giyiyordu ve şuraya yazıyorum eğer şu Erkan Zengin bu sene Bursaspor'da oynuyor olsaydı asla ve kat'a küme düşmezdik.
Sahada 11'e 11, 22 futbolcu vardı ama, bütün ince pasları Erkan Zengin atıyordu, tek hareket yapıp tüm alanı boşaltıyordu, bire bir kaldığı oyuncuları adeta yürürcesine geçiyordu vs vs.
Nitekim 2. golü arkadaşına öyle bir attırdı ki. 'Al da at' klişesinin şahikasıydı. Herkesi geçti, arkadaşına topu sadece boş kaleye yuvarlamak kaldı.

ÇIKARIMLAR...

Bu kadar muhabbeti şu üç çıkarım için yaptım.
1. Biz niye camia olarak böyle oyuncular bulamıyoruz. (Karagümrük'te takımı Süleyman Hurma kurmuş. Hurma'yı Kayserispor ve Trabzonspor'da 'Sportif direktörlük' yaptığı yıllardan biliyoruz.)
2. Bize gelince ilk sıraları boş tutulan statta bu maçta öyle bir uygulama yoktu. Maç yakılan meşalaler nedeniyle dakikalarca geç başladı çünkü göz gözü görmüyordu. Hasılı güvenlik önlemleri sadece bizim taraftara mı uygulanıyor?
3. Karagümrüklüler 2-0 kazanıp PTT 1. Lig'e çıktıkları için çok sevindiler. Biz? Biz ise oraya düştük diye pek üzüldük. Futbol fena halde hayata benzer diyenler, ne kadar haklılar...