Hepimiz 'veri'yiz!..

'TheSocial Dilemma' isimli bir belgesel izledim. İyice zihnim açıldı.

Facebook, Google, Twitter, Youtube, Instagram falan var ya.

Bunların alayı bizi pazarlıyor, biliyor musunuz?

Ve bu 'social' ağlardan caymaktan başka da silahımız yok.

Hangimiz akıllı telefonundan 5 gün uzak kalabilir?

Soruyu daha da kışkırtıcı hale getireyim, kim akıllı telefonundan 1 gün, sadece bir gün hatta birkaç saat uzak kalabilir?

Veya sabah yataktan kalktıktan sonra telefonuna bakmadan ne kadar zaman geçirebilir?

Öyle ticari bir organizasyonla karşı karşıyayız ki, yukarda adını andığım ve daha adını bile bilmediğim birçok sosyal ağ biz girdikçe, biz tıkladıkça, biz bir şeyler izledikçe bizi 'ağ'ına düşürüyor ve akabinde yandı gülüm keten helva!

'Bir şeye para vermiyorsanız, bilin ki o sırada satılan sizsiniz!'

'Sadece sosyal ağlar ve uyuşturucu tüccarları müşterilerine 'kullanıcı' adını takarlar'Bu veciz laflar bahsettiğimbelgeselde edildi.

İnsanları uyaranların tamamı, Google'da, Twitter'da, Facebook'ta falan üst düzey görevler almış ama zaman içinde vicdanı rahatsız olduğu için karşı cepheye geçmiş insanlar. Hepsi çocuklarına sosyal medya kısıtlaması uyguluyor.

Bu abilere ve ablalara göre, öyle 'sofistike' bir düşmanla karşı karşıyayız ki, milyarlarca insan da olsak, bizi tek tek ele alıp kullanabilecek donanıma sahipler. Şahane algoritmaları var. Herbirimize tek tek içerik sunabilecek, her birimizin beğenilerini, alışkanlıklarını, hatta zafiyetlerini değerlendirecek kadar.

En güzel yaptıkları da, toplumları kutuplaştırmak!

Böylece daha kolay hükmedebiliyorlar.

Örneğin ABD'de tüm Cumhuriyetçiler Demokratları 'terörist ve suç işlemeye meyilli tipler' diye tanımlarken, Demokratlar da Cumhuriyetçiler'i, 'memlekette ne olup bittiğini bilmez aptallar sürüsü' olarak tanımlıyormuş.

(Bu kutuplaşma tanıdık geldi mi size de..)

İki tık daha fazla almak için, dolayısıyla reklam verenlere sizi doğru pazarlamak için yapmayacakları şey yokmuş bu sosyal ağların.

Ufukta iş savaş çıkarma ihtimalleri bile baki...

Hiç para ödemediğimiz halde dünyanın en çok kazanan firmaları sıralamasında bu arkadaşların olması kıllandırmıyor mu sizi?

(Beni en çok yalan haberlerin yayılma hızının ışık hızıyla yarışması korkuttu açıkçası..)

İŞSİZİM, İŞSİZSİN, İŞSİZ..

Cümle ilk okuyuşta tam idrak edilmiyor ama siz yine de anlamaya çalışın:

İş bulma umudunu yitirip işsizlikten vazgeçen sayısı işsiz sayısını geçmiş!

Herkes işsizken, işsiz sayısı nasıl azalıyor diye TÜİK'e sallayıp duruyoruz ama adamlar kağıt üzerinde haklı!

Eleman evde oturuyor, işe de gitmiyor, okula da.

İşin tuhaf tarafı, iş bulmaktan da umudunu kestiği için İş Kurumu'nda falan da kayıtlı değil. Kayıt yaptırmış vakti zamanında ama zırt-pırt Kurum'a uğrayıp 'ne oldu bizim iş başvurusu?' diye sormayı da bıraktığı için resmen karavanadan da düşmüş! (Bu lafı askerlik yapanlar diğerlerine izah etsin.)

Hasılı'ev hanımı' gibi 'ev genci' olarak oturuyor öyle, evde.

Ve sayıları ulaşmış tamı tamamına 5 milyon 593 bine..

SORULAR, SORULAR..

BİR.. Hemşire doktoru, doktor hemşire ve hastabakıcıyı hemşire hepsini aşılayınca 'tam gaz gidiyoruz' havası oluşmuştu. Ne de olsa herkes aynı tesiste!

Ne oldu, sağlık personeli bir tur atınca aşı işi yavaşladı. Bu ortalama sayılarla gidilirse 2-3yıla kadar biz de aşı olabilir miyiz?

İKİ.. Uygur Türklerini pasaportları yok diye göndermişler. En saf insanbile 'Suriyeliler pasaportlu muydu?' Ve mezalim gören Türkler konusunda duyarlı küçük ortak niye bu kadar sessiz?

ÜÇ.. 13 tane vatandaşının mağaralarda esir tutulduğundan, katledildikleri gün mü haberdar edilir bir millet?

DÖRT.. On binlerce çocuğun evinde tablet yoksa, rozetine kurumuna bakmadan tablet dağıtan herkese teşekkür etmek gerekmez mi?

BEŞ.. Ucuz ekmek satana engel olmanın mantığını anlayan var mı?

ALTI.. Kafeler, restoranlar aylardır kapalıyken, parti toplantıları nasıl dip dibe, yan yana, kalabalıklarla icra edilebiliyor?

YEDİ.. Bu sorular niye sadece belli kesimlerin aklına geliyor da, başkalarının gelmiyor?