Bu ülkede hukuk hangi oranda siyasetin emri altında:
Yüzde 100 mü? Yüzde 80 mi? Yüzde 70 mi?
Daha aşağısına kimse razı değildir herhalde.
Adalete ne kadar güveniyorsunuz diye bir anket yapılmış, ‘Güveniyorum’ diyenler sadece yüzde 24.
Oysa namuslu, dürüst, temiz savcılar, hakimler tanıyoruz.
Fi tarihi.
Köşe yazısında yaptığım şakayı anlamayan bir savcı bana hakaret davası açtı.
Savundum kendimi.
Hakime kalmadan savcı istedi beraatimi.
Oysa ‘savcı savcıyı tutar, sana çok ağır ceza verilecek’ diyenler bu işleri bilen adliye muhabirleriydi.
Şimdi bakıyoruz Esenyurt olayına.
Tutuklama yapan mahkemenin başkanı birçok davada ismi geçen biri:
Akın Gürlek.
Milletvekili Enis Berberoğlu, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Sözcü gazetesi, İBB’ye soruşturma açılması, gazeteciler Emin Çölaşan ve Necati Doğru’nun Fetö’ye yakınlığı davası falan ilk aklıma gelenler.
Önüne geleni mahkum etmiş beyefendi.
Bir dönem bakan yardımcısıymış kendisi.
Siyasete uzak değil yani.
İhtiyaç anında camı kırınız muhabbeti.
Sizi bilmem ben adalete güveniyorum, en azından güvenin kaybolmaması gerektiğine inanıyorum.
Ama misal kardeşi Baylok’a tamı tamamına 1454 kez girip-çıkan 166 Fetöcü ile görüşmüş biri olan Adalet Bakanı’na fazla güvenemiyorum.
Silmiş mi kardeşini defterden tam olarak, öyleyse özür dilerim!
Bakan Bey, mahkemeye baskı yapmayın diye muhalefete ayar verdi, mahkemeler bağımsızdır falan dedi.
(Fıkralar hayatın içinden çıkar.)
Sözün özü, adalete güvenmek ile adliyedeki tüm personele güvenmek farklı şeyler.
İki-üç, bilemedin 50-100, belki de 1000-2000 kadar özellikle ve siyaseten atanmış personele bakıp tüm hukuk insanlarını töhmet altında bırakmamak lazım.
KAYYUM NEDEN SIRITIYOR?
Esenyurt belediyesine atanan kayyum Can Aksoy ilk iş, makamdan fotoğraf paylaşmış.
Gülümsüyor bu fotoğrafta.
Mutlu görünüyor, halinden pek memnun gibi.
Büyük ihtimal kendisiyle gurur duyuyor, ‘makam- mevki sahibi’ oldum diye.
Haleti ruhiyesi şöyle:
Göstermek lazım bu pozu herkese, hısım akrabalara, anneye, babaya, dayıya, teyzeye, yakın çevreye.
Oysa çok değil, 30-40 yıl öncesinin Türkiyesi’nde, hak etmediğin bir makama gelmek, bir mevkiye paraşütle yukardan inmek ayıp sayılırdı.
Çok insan tanıyorum, bu arkadaşın atandığı makama atansa, değil makamdan fotoğraf paylaşmak, ortalıkta görünmez, yere baka baka yürür, insanların yüzüne bakamaz utancından.
O makamın asıl ve gerçek sahibi olmadığını bilir çünkü.
O gülümseme, (niye kibar davranıyorum ki) o sırıtış, insanların iradesine ipotek konmuş, seçmenlerin söz ve karar yetkisi baltalanmış gibi hissettirmedi mi size de?
(Verdiğimiz oylar kayyuma gidecek duygusu memleketin tüm sathına yayıldı artık, bu devran böyle devam ettiği sürece..)