Bir tarihte Bursa Yenişehir’de, Kaz Dağları’nda, 2 yıl önce Rize İkizdere’de, kamuoyunun gündemine henüz gelmemiş onlarca başka yerde, şu günlerde de Akbelen ormanında olan bitene bakıp ülkedeki çevre bilincinin arttığını düşünenlere şaşırmak lazım.
Fi tarihi şimdi ismini bile anımsamadığım bir köyde ‘bizim çileğimiz kirazımız var maden istemiyoruz’ diyen köylüler ayaklandı.
CHP’liler köylünün bu bilincine destek çıktı, adeta köye kamp kurdu.
O sıralar muhalefette olan MHP bile bu işten geri kalmamak için köye gitti, köylülere sahip çıktı.
Konu Meclis’e, Ankara’ya taşındı.
Soru önergesi oldu, kürsüden konuşuldu.
Ve o ara bir seçim oldu, herkes bu köyden kime ne oy çıkmış diye baktı.
Yanlış anımsamıyorsam CHP’ye ve MHP’ye oy çıkmadı.
Meğer seçimden bir gün önce bir AKP’li yetkili köye gitmiş konuyu halletmiş!
İkinci örnek, 2 yıl önceki Rize İkizdere!
Mehmet Cengiz’in taş ocağına köylüler nasıl direniyordu anımsadınız mı?
Son seçimde Erdoğan yüzde 88.3 oy aldı İkizdere’de, Kılıçdaroğlu yüzde 11.7’de kaldı.
Nerede bir çevre felaketi olsa, maden kazası, orman talanı, yeşil katliamı, izleyen seçimde kime oy verildiğine bakın.
(Ya da sadece Soma faciasından sonra Soma’ya bakın, ne dediğimi anlayın!)
VARLIK İÇİNDE YOKLUK..
‘Dünyanın en güzel dağlarına, en bereketli yaylalarına sahibiz; hayvancılık yok.
Her biri bir Avrupa ülkesi büyüklüğünde onlarca verimli ovamız var; tarım yok.
Üç tarafımız denizlerle çevrili; soframızda balık yok.
Bu kadar yokluk ancak sistematik bir gayretle mümkün olabilir.’
Yukarıdaki metni sosyal medyada gördüm.
Tespitlere katılıyorum. Bir tık daha ileri götürüyorum:
Binlerce yıllık tarihi kalıntılarımız var, Efes gibi, Aspendos gibi, onlarcası… Hristiyanlığın en önemli dini çekim merkezlerine sahibiz, Hatay’daki ilk mağara kilise, 1. Konsülün toplandığı İznik, Sümela Manastırı, Selçuk’taki Meryem Ana, Akdamar vs vs.
Olağanüstü jeolojik hazinelere sahibiz, Kapadokya gibi, Pamukkale gibi.
Yaz turizmi için yok yok, her şeyimiz var, turizmin her türlüsü için uygun ortam var, kış turizmi için Uludağ var, Palandöken var.
Kaç krallığın, kaç uygarlığın sayılamayacak kadar çok paha biçilemez kalıntıları var. (Kaş’ta görev yaparken kral mezarını kömürlük olarak kullanan arkadaşım var.) Gün yüzüne çıkarılmış onlarca antik tiyatro var, henüz gün yüzüne çıkarılmamış, toprak altında kalmış daha fazlası var, tiyatronun anavatanıyız.
Ama dünyanın bundan haberi yok.
Listeyi daha da uzatabilirim, gerek yok.
Onlarca turizm bakanı, onlarca kültür bakanı geldi geçti, koca ülke bir Paris kadar, bir Roma kadar turist çekemedi.
Yukarıdaki metni kaleme alan kişi ‘bu kadar yokluk sistematik bir gayretle mümkün olabilir’ demiş ya. Özüm o kadar acımasız değil.
Hiç yönetilmesek, hiçbir yöneticiye sahip olmasak, bundan kötü olmazdı bence.
Her şey bir yana, Gemlikli bir balıkçının şu sözlerini hiç unutamıyorum:
‘Kimsenin kendi denizi yok. Bizim var, Marmara. Eğer kirletilmeseydi, dünyaya balık satan, tüm dünyayı balığa doyuran zengin bir ülke olurduk.’
ERİYEN MAAŞLAR
‘Maaş zamları maalesef daha vatandaşın eline geçmeden erimiş durumdadır. Her türlü vergilere, KDV’ye özellikle akaryakıttaki ÖTV’ye yapılan artışlar maalesef daha maaşı vatandaşlarımızın eline geçmeden erimesine vesile olmuştur.’
Bilin bakalım bu lafları kim ediyor? Seçenekler:
Kemal Kılıçdaroğlu? Meral Akşener? Ali Babacan? Ahmet Davutoğlu? Temel Karamollaoğlu?
Cevap veriyorum, hiçbiri!
Bu doğru tespitleri Fatih Erbakan yapıyor.
(Başka deyişle Cumhur İttifakını destekleyen ben ve benim gibilere laf çakıyor!.)