İnek Şağban'ın yaptığına bak!..

Uşşaki tarikati lideri Fatih Nurullah'ın 12 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunduğu yolundaki haberlere aşina olduğunuz gerçeğinden hareketle, olayın başka boyutlarına el atma niyetindeyim.

Adamın asıl adı Eyüp Fatih Şağban'mış.

Kendine Fatih Nurullah diye isim uydurmuş.

Fahrettin Cüreklibatur'dan ekmek yiyemeyeceğini düşünen Cüneyt Arkın durumu.

Veya daha beteri de var: Kamile Suat Ebrem!

Kim mi bu?

Müjde Ar!

Hasılı baba, Eyüp Fatih neyse de Şağban'dan Uşşaki gibi bir muhteşem tarikata lider onulamayacağını anlamış olmalı ki kendine daha kullanışlı 'Nurullah' gibi yeni bir soy ismi peydah etmiş.

Yeşilçam'da isim- imaj olayı neyse, bu tarikat-ticaret olayında da olay aynen o demek ki.

Her ikisinde de kitleleri etkileyeceksen, önce etkili bir ismin olacak fikri hakim!

Şağban'dan ekmek yiyemeyeceğini düşünmüş abi. Peki Nurullah ne?

Allah'ın nuru! Allah'ın ışıklı ve parlak yarattığı kişisi!

Abi, ya taciz etmeseydin keşke 12 yaşındaki çocuğu, ya da bu ismi almasaydın keşke, iki açıdan birden bitirdin bizi...

Şağban olarak yapsaydın ya bu sapıklığı.

Keşke hiç karıştırmasaydın işin içine Nurullah'ı...

OTURUYORSUNUZ KARDEŞİM!

Bu Fatih Nurullah'ın siyasetçilerle bağlantısı olduğu, hatta devlet protokolünde ağırlandığı hususu da epeyce toz kaldırdı.

Çamur at izi kalsın zihniyetinden bazı mevkutelerde bu yüksek şahsiyetin vakti zamanında Hacı Bayram Camisi çevre düzenlemesi ve Kitapçılar Çarşısı açılış töreninde dönemin Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler ve yine dönemin Devlet Bakanı Yalçın Akdoğan ile yan yana otururken fotoğrafları yayınlanmış.

Bu ikili neyse de...

Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'de fotoğrafları paylaşılan isimlerden biri.

Gökçek haklı olarak bu fotoğrafa, 'Biz siyasetçiyiz kardeşim, her isteyenle fotoğraf çektiririz' diye itiraz etti. Ünlülerle, normal ölümlü fanilerin fotoğraf çektirmesinin hiiiç ama hiç sakıncası olmadığını bilecek yaşta ve deneyimdeyiz.

Dünyanın en azılı suçlusu bile yanınıza gelip sizinle fotoğraf çektirebilir.

Buna kimse itiraz da edemez, engel de olamaz.

Da babacım, söz konusu kişi ile oturuyorsunuz, üstelik hem de aynı masada.

Anlık fotoğrafla, aynı masada oturuyor olmanın farklı hukuku olduğunu, 12 yaşından küçük çocuklara bile anlatmakta zorlanırsınız...

FAKİR ÇOCUKLARI

Fi tarihi. Eskiden çalıştığım gazete. O gün nedense arabasızım. Ulaştırma servisine sordum, 'Bursa tarafına giden araç var mı?' diye. Bir psikiyatrist TV'ye konuk olmuş. Evine bırakacaklarmış. 5 dakika bekledim. Program bitti. Doktor hanım geldi. Aynı arabada Bursa'ya doğru başladık seyrüsefere...

Konu, Bursa ve civarındaki tarikat yurtlarında, - buraya azami dikkat- erkek çocuklara yapılan cinsel istismarlardı.

Doktor hanım o kadar doluydu ki bu konuda.

Anlat anlat bitiremiyordu.

Araç Eski Tıp Fakültesi'nin, yani Yüksek İhtisas Hastanesi'nin oralara falan geldiğinde, dinlediklerimden kusacak hale geldim.

Santral Garaj civarına geldiğimizde, zor attım kendimi araçtan dışarı.

Doktor Hanım'ın anlattıklarını dinleyecek hal kalmamıştı özümde.

Metro istasyonuna yürürken, bu ülkede niye hukuk yok diye düşündüm, ille de şikayet mi olması lazım, savcılar niye re'sen harekete geçmezler diye. düşündüm. Düşündüm baba düşündüm. Eve geldim, midem kalkmıştı, yemek yiyemedim, Allah sizi inandırsın.

Ve... Meselenin en acı tarafı neydi biliyor musunuz? Hala aklımdan çıkmayan, hala aklıma geldikçe yüreğimi parçalayan!

Tacize uğrayan, onuru zedelenen, gururu kırılan tüm çocuklar, maddi durumu iyi olmayan ailelerinin, bakmaya, yetiştirmeye gücü yetmediği fakir çocuklarıydı.

Ailelerin yapacak bir şeyi yoktu, o çocukları o yurtlara vermekten gayrı.

Fukaralıktı, tüm tacizlerin asıl ve yegane suçlusu!

Bugün bakın çevrenize, mütedeyyin ama varlıklı hiçbir ailenin çocuklarını göremezsiniz bu tip vakıflarda, yurtlarda, kurslarda falan.

Tarikat tacizlerinde olay, cehaletle ilgili olduğundan daha çok, gelir düzeyiyle ilgili...