İstanbul'da hakimler varmış!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin AKP'li hukukçu meclis üyelerinden biri, belli ki avukat, CHP sıralarına bakarak..

'Siyasi kimliklerinizden sıyrılıp hukuki konuşun diyor, 'TÜGVA'nın Adalar iskelesinden çıkması için elinizde bir tane tahliye kararı var mı?'

Mimiklerine bakılırsa, çok kendinden emin. Bir tane bile belge olmadığına ilişkin inancı hakikaten sağlam!

CHP'li kadın hukukçulardan Ülkü Sakalar cevaben söz alıyor. Önce meslektaşına teşekkür ediyor, belge vurgusu yaptığı, boş konuşma yerine vesikaya dayalı bilgi istediği için. Akabinde anlatıyor:

'Bir, Kaymakamlığın tahliye kararı var. İki, İstanbul 2. İdare Mahkemesi tahliye kararına uyulacak diyor. Üç, Bölge İdare Mahkemesi de itirazı reddediyor, yani o da tahliye diyor. Dört, Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gidiyorlar 'tedbir koyun tahliyeyi durdurun' diye, o da reddediliyor.'

4 tane karar var yani TÜGVA'nın Adalar iskelesini boşaltması için, kapı gibi.

Hiçbiri uygulanmamış. 1-2 yıldır sürüncemede olan bir süreç var.

Devletin kaymakamı, mahkemelerin kararını uygulamıyor.

Birini, ikisini, üçünü, dördünü, hiçbirini uygulamıyor.

Vaziyet çok değişik anlayacağınız.

Allah sizi inandırsın, iş, bir iskele binasının boşaltılması hadisesi olmaktan çoktan çıkmış.

Öyle ya canım, kimin umurunda Adalar iskelesi, kimin umurunda TÜGVA, hatta İstanbul belediyesi.

Bu tipik, bu karakteristik olayda şunu öğrenmiş oluyoruz milletçe.

Türk polisi, mahkemeler ne karar verirse versin, amirlerinin emrinde!

Doğru mu İçişleri Bakanı?!

(Öyle mi alay komutanı)

Doğru mu sayın Cumhurbaşkanı!?

Öyle mi, yönettiğiniz ülke tam olarak böyle bir yer mi?

Hayır, bilelim yani. Bilelim ve bundan böyle başımız belaya girdiğinde başvurmayalım öyleyse mahkemelere, aramayalım polisi molisi.

Başımızın çaresine bakalım, öyle mi?

Hukuk yoksa, mahkeme kararlarının bir önemi yoksa, nasıl bir devirde yaşıyoruz biz böyle?

Gücü gücü yetene ülkesi mi burası!

***

(Hukuk devleti ile guguk devleti arasındaki farkı en iyi 'Berlin'de hakimler var' hikayesi anlatır. Bilmeyenler istikamet Google!

Bir zahmet bakıverin, kralla değirmencinin 18. Yüzyıl Almanyası'ndaki anlaşmazlığına...)

HUKUK ÜSTÜN (1)

Eyüp Belediyesi Rami Hali'ne göndermiş iş makinalarını dükkanları yıkıyor. Esnaf yıkılan dükkanlardan kendi malını kurtarma telaşında.

Polis gelmiş esnafın iş makinalarına mukavemetini engelliyor.

Bu arada esnaftan kimileri idare mahkemeden aldıkları 'yürütmeyi durdurma kararları'nı gösteriyorlar, gazetecilere, televizyonculara.

Yıkım başlamış artık, mahkeme kararları kimin umurunda!

Haberi izlerken televizyonda, esnafın birinin elinde mahkeme kararı olduğu halde şöyle haykırması kaldı aklımda:

'Mahkemenin üzerinde bir şey var mı?'

(Yok. Olmaması lazım. Bilhassa da hukukun üstün olduğu memleketlerde!)

HUKUK ÜSTÜN (2)

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk Trabzon milletvekilinin eşinin bürokraside hızlı yükselişini yazmış.

Hakkında 100 bin liralık tazminat davası açılmış.

Yerel mahkeme 'yazılanlar doğru' demiş. Üst mahkemeye itiraz edilmiş.

O da 'yazılanlar doğru, yazıda suç yok' demiş.

Basın Konseyi'ne şikayet edilmiş. Konsey de 'yazıda hakaret yok, iftira yok, yazılanlar doğru' demiş.

Yani Saygı Abi'ye tüm hukuki süreç 'saygıda kusur' etmemiş.

Ama Basın İlan Kurumu 'o yazı' nedeniyle Gazete'nin 4 gün süreyle resmi ilanını kesmiş.

Demek ki neymiş, Basın İlan Kurumu hukukun da üstündeymiş!

DÜNYA SIRALAMASI

Türkiye, 'Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 117'nci sıraya düşmüş.

Şaşırdık mı bu habere!

Şaşırmadık, biz zaten hukukun üstünlüğü endeksine falan bakmayız milletçe. Hukukun üstünlüğünden ziyade, üstünlerin hukuku daha mühim bizim gibi memleketlerde.

(Dolar almış başını gidiyor, ekonomi sarpa sarmış, fiyatlar uçmuş, uğraştığın şeye bak demeyin, ekonominin de, geçim derdinin de ilacı hukuk ve demokrasi.)