Kimse ABD'ye güvenmiyor

ABD'nin yeni dışişleri Bakanı Antony Blinken senatörlerin sorularını yanıtlarken Türkiye'den 'sözde müttefik' diye söz etti.

Sizi bilmem, ben hiç etkilenmedim bu sözden!

ABD'de seçim oldu, yönetim değişti diye en fazla dikkat kesilen, en fazla sevinen veya kaygılanan ülke bence hangisi?

Kendime sorduğuma göre, kendim cevap veriyorum:

Uzak ara Türkiye!

Sınır komşumuz değil, orada yaşayan çok fazla vatandaşımız yok, orada çok fazla ciddiye alındığımızı falan da sanmıyorum.

Öyleyse niye bu ilgi, niye orada yaprak kıpırdasa dikkat kesiliyor, her laflarında bir mana arıyor, her hareketlerine ekstra anlamlar yüklüyoruz.

Müttefikiz tamam da, adamlarda müttefikten geçilmiyor ki birader!

Çok uzun bir liste var. ABD'nin asker bulundurduğu ülkeler de az değil.

Türkiye ABD'ye güveniyor mu, asıl buna bakmak gerek.

Anket yapılmış, Türk halkının sadece yüzde 2'si ABD'yi güvenilir bulmuş. Kıyaslama yapın diye söylüyorum, bu oran örneğin İsrail'de yüzde 82!..

ABD'yi güvenilir bulan ülkeler İsrail, Güney Kore, Filipinler, Japonya ve Kanada diye sıralanıyor. (Hiroşima ve Nagazaki'ye rağmen Japonya'nın ilk 5'e girmesi, hakikaten enteresan.)

Kafaya kallavi bomba yemediğimiz halde 18 ülke içinde biz, yüzde 2 ile sondan ikinciyiz.

ABD'nin dışarda olabildiğince hoyrat ve haydut tavırlar sergilemesi, herhalde bu ülkeyi güvenilmez bulmamızın en önemli sebebi.

Hasılı 'sözde müttefik' lafından ürkmeye çekinmeye gerek yok.

ABD, işbirliği yaptığı hiçbir tirana, diktatöre, krala bulaşmaz.

O berbat adamların ülkelerine demokrasi götürmeye kalkışmaz.

Sadece sömürebileceği, yüksek çıkarları olan coğrafyalarda cirit atar.

CÖMERT MEKTUP?

Yine de haklarını teslim edelim.

Çok evlere şenlik bir seçim süreci yaşadılar.

Hem sırasında, hem sonrasında.

Capitol'deki yemin törenini dört göz izledim. Yeni başkan Joe Biden o kadar çok 'birlik beraberlik' vurgusu yaptı ki, bir ara Türkiye'deyim sandım!

Ve, ya dedim içimden, işte böyle, bir kere karıştınız, pir karıştınız.

Yeni başkanı da anlamak lazım.

Eskisi 'yakında görüşeceğiz!' diye tehdit savurdu giderken!

Ya hemen dönmeye kalkarsa, kamuoyunu gazlamak lazım erkenden!

Bana çok komik gelen bir detay daha var:

Trump giderken Biden'e bir mektup bırakmış.

Mektupta, 'Joe, you know I won' diye yazdığı söyleniyor, yani 'kazandığımı biliyorsun!'

Bu mektuptan söz ederken Biden, 'bana cömert bir mektup bırakmış' dedi.

Kazandığımı biliyorsun demek, sen kazanmadın demek.

Böyle bir mektuba niye cömert der adam.

Zarfın içine yeşil bir 100'lük Benjamin mi ateşledi yoksa. Öyle demeyin, 100 dolar ABD'de bile büyük para.

UNUTAMADIĞIM VİDEO

Seçim sonrasında ülkenin karıştığı günden bir video gördüm. Ne zaman aklıma gelse makaraları koyveriyorum.

Salya sümük ağlayan bir kadın videosu bu.

Kongre binasını basan grubun üyesi bu kadın, eline ağzına su tutarlarken, 'Polis bizi çok feci hırpaladı. Ama biz sadece devrim yapacaktık' diyor videoda.

Kongreyi basacak, Trump'ı yeniden başkan yapacaktık. Dolayısıyla herkes için daha iyi olacaktı, demek istiyor.

Güldüğüme bakmayın, içim nasıl acıdı bilemezsiniz!

'Ah be bacım. Bu işleri o kadar kolay mı sandın' demek isterdim bu kadına ama anlayacağından emin değilim.

Hatunun hali pür melali, ülkenin beyin göçüne neden çok önem verdiğinin özeti gibi.

HAFTA SONU

Cumhurbaşkanı cuma namazı çıkışında aşı ile ilgili bir soruya cevap verirken 'Hafta sonu 10 milyon doz gelebilir' dedi.

Hafta sonu!?

Laf cuma günü ediliyor. Ben bu yazıyı cumartesi günü yazıyorum. Siz pazar günü okuyorsunuz. Yani hafta sonu denen zaman diliminin içindeyiz halen.

Siz bu yazıyı okuduğunuz halde ortalıkta aşı falan yoksa, hemen yüklenmeyin idareye çünkü 'gelecek' demedik, 'gelebilir' dedik.

Gelebilir, 'gelemeyebilir'i de de içinde barındıran harika bir sözcük.

İyice abartayım isterseniz:

'Çang çin çong, ne oldu bizim aşılar, ahali sabırsız!'

'Hemen baktırıyorum sayın abim, depoda varsa dükkan senin'

(Az önce aldığım habere göre gelmeyeceği anlaşıldı nitekim.)