Ne oldu bize?

1. Erzincan'da asker kediye işkence yaptı.

2. Eskişehir'de bir üniversite öğrencisi bir kediyi işkenceyle öldürdü.

3. Tekirdağ'da bir çiftçi köpeğini aracın arkasına bağlayarak aklı sıra cezalandırdı.

4. Bursa'da bir otobüs şöförü durakta bekleyen engelliyi alay edercesine almayıp yoluna devam etti.

5. Adana'da 4 üniversite öğrencisi engelli çocuğu minibüsün içinde kafa- göz yararak dövdü.Bunlar bir çırpıda aklımıza gelenler. İstesek uzatabiliriz bu listeyi, biraz araştırarak ederek...Ve fakat soru şu:Eskiden yok muydu böyle olaylar?Vardı. Ve bizim de cevabımız hazırdı:

'Eğitim şart.'

'Maalesef tabloya bakınca, daha doğrusu olayın kahramanlarına bakınca, konunun hiç de eğitimle alakalı olmadığını söylemek zorundayız.

Daha genel soru şu bence bu minvalde:

'Ne oldu acaba Türk insanının hasletlerine?'

İnsanlık öldü mü Türkiye'de?

Kim bilir belki eskiden de yoktu, biz var sanıyorduk, şimdi iletişim araçları marifetiyle her şeyden haberimiz olduğu için batıyor gözümüze bu insanlık dışı hareketler.Hep mi bozuktu, şimdilerde mi bozuldu?

Ünzile kaç koyun ediyor!

Batman merkeze bağlı bir köyde muhtarlık yapan ve 4 eşinden 30 çocuğu bulunan 68 yaşındaki M.S.Ö. 5'inci evliliğini babası köyde çobanlık yapan 19 yaşındaki A.B. ile yapmış.

Muhtar düğün için Batman'da yüzlerce kişilik lüks salon tutmuş, ama akraba taallukat bu izdivaça sıcak bakmadığı için düğün birkaç kişinin katılımıyla yapılabilmiş.

Yaşlı adam ve genç kadın, bir Türkiye klişesi ve klasiği aslında.

Hâlâ niye haber yapıyorlarsa?Yaşlı adam genç kadın olayı da çok, çok eşli hayat da.

Boş verin, biz işin matematiğine girelim!

Damatla gelin arasındaki yaş farkını, çıkarma işlemi yapmadan bulabilir misiniz?

Gelinin yaşı artı adamın çocuk sayısı eşittir, damatla gelin arasındaki yaş farkı: 49

(Bu kıyağımı unutmayın, ismi bende saklı bir parti genel başkanı bile üretemez böyle saçmasını!)

Madem 49'u bulduk bu yaş ve civarındaki erkek okuyuculara soruyorum:Hanginiz şu sıralar yeni doğmuş annesinin kucağında 'ıngaa' diyen bir bebekle evlenebilir?

Bu kadar fark, iğrenç değil, iğrenç ötesi bence...

Yazık oldu Bursaspor'a

Bursaspor Teknik Direktörü Paul Le Guen'in bizim gazetede yayınlanan 'O kupayı istiyorum!' demecini okuduğumda, epeyce heveslenmiştim.

Rakip, düşme korkusu yaşadığı için, Kupa'dan ziyade Lig'e odaklanması gereken Gençlerbirliği olunca, hevesim ikiye katlanmıştı. Bu heves iştahımın ilk maçtaki 'kadro' sonrası sıfırlandığını itiraf edeyim.

Anımsayın, adam yokluğundan Aziz Behich'le Ertuğrul ön libero oynamışlardı.

O kadar saçma sapan bir kadro ile çıkılmıştı sahaya. Çünkü apoletli abilerin alayı tatile gitmişti ve/veya kadro yetersizdi belki de sakatlıklar vardı vs vs vs.

Ama öyle veya böyle, Lig'in sıkı takımlarından birinin karşısına o kadroyla çıkılmazdı bence. Ve, rakip sahada gol atamayanın kupadaki halinin ne olacağını gördük dün, şehirce!

Adamlar resmen sahalarında gol yememiş olmanın rantını yediler, avantajını yaşadılar.

Her şeye rağmen birkaç kere boş kaleye topu sokamadığımızın da farkında olarak yazıyorum bu yazıyı. Turu geçmiş olsaydık, böyle mi yazacaktım? Hayır! Maalesef futbol böyle bir oyun. Sen de 2 gol atıyorsun, rakip de. Ama eleyen o oluyor neticede...