Ne yana baksan terörist..

Kanada'da 'helal' lokantalar zinciri sahibi Müslümana 'terörist' diyen politikacıya 18 ay hapis cezası verilmiş.

Bu haberi okuyanın, ohoo bizim memlekette herkese terörist deniyor, her biri için 18 ay ceza alınsa 1 trilyon yıl yatmak lazım diye düşündüğüne eminim.

Ama bir nüans var.

Orası Kanada!

Orada terörist suçlamasında bulunan politikacının yabancılara karşı önyargılı bir tip olduğu, her Müslümanı potansiyel terörist sandığı, yani 'İslamafobik' bir ırkçı olduğu kabak gibi belli.

Bizde terörist suçlaması adeta Türk ananesi, geleneği, alışkanlığı.

Gözümüzü kısıp yakın geçmişi tarıyoruz.

Öğrenciler terörist, öğretim üyeleri terörist, dolara yatırım yapan terörist, referandumda hayır diyen terörist, kredi derecelendirme kuruluşları terörist, millet ittifakı terörist, CHP'li belediyeler terörist, tabip odaları terörist, barolar terörist.

Bir de vatan hainleri var patatesçiler, soğancılar, zincir marketler.

Bir de bölücü teröristimiz oldu son tahlilde, kebapçılar!

Memlekete bak!

Teröristler şu tarafa geçsin desen, şu taraf insan kaynayacak, diğer tarafa gökdelen atsan insanca zayiat olmayacak.

Ortaokul dil bilgisi dersinde zamir konusu şöyle öğretilse yeri.

'Teröristim, teröristsin, terörist, teröristiz, teröristsiniz, teröristler!'

ACISIZ BİRBUÇUK

Yukarıdaki yazıda söz ettim: Toplumun bir yığın kesiminin teröristlikle suçlanması elbette absürt bir durum. Elbette yadırganası.

Ve fakat söyleyenle de empati yapmak olası.

Düşünün, memleket yönetiyorsunuz, halkınız patates soğan diye inliyor ama bulamıyor, bulsa da çuvalla para ödüyor. Ne yaparsınız, bu haleti ruhiye içinde. Bir takım lobilerin, bir takım kökü dışarıda spekülatörlerin iktidarınızı sarstığı vehmine kapılıp ağzınıza geleni söylemez misiniz?

(Tamam o iş öyle değil, siz de böyle şeyler söylemezsiniz ama, söyleyene de şey etmeyelim şimdi, az empati yapalım.)

Diyeceğim şu:

Memlekette teröristlikle suçlananların çoğu, bu suçlamayı hak etmese de, 'hiçbir şey olmasa bile bir şeyler oldu' mantığıyla bir miktar hak etti bence!

Özüm çoğunu anladı, en azından anlamaya çalıştı. Ta şeye kadar, 'bölücü kebapçılar' mevzusuna kadar.

O gün bana bir şey oldu. Zaman zaman kendimi sabit bir noktaya boş boş bakarken yakalıyorum. 'Oğlum' diyorum kendime kibarca, 'Kendine gel, (bölücü kebapçılar) söylemi, bitirecek seni.

Unut, en azından unutmaya çalış!'

Sen bana lazımsın diyorum, kendime.

EN BETERİ POLİS DEVLETİ

Hukuk devleti en iyisi, bundan biraz kötüsü kanun devleti.

Daha da kötüsü var: Polis devleti.

İlkinde hukuk üstün. İkincisinde kanunlar!

Başın kanunla belada olduğunda, haklı bile olsan, kanun ezer geçer seni.

Beterin beteri, polis devleti.

Onda kanun bile mevzubahis olmaz, biri veya birileri kafasına göre ve elinde sopayla yönetir ülkeyi.

Bir önceki AKP'li belediye Büyükada'da, iskele binasının üst katını TÜGVA'ya 10 yıllığına kiraya vermiş. (Niye 10 yıl, 10 yıl görevde kalacağın nereden belli!)

CHP'li belediye de buranın amaç dışı kullanıldığını iddia ederek mahkemeye başvurmuş, kira sözleşmesini iptal ettirmiş.

Çıkın demeye gelmiş zabıta TÜGVA'ya, elde mahkeme kararıyla.

Karşısında polisi bulmuş. Gerisini biliyorsunuz, tartaklamalar, yaralanmalar.

Polis futbol maçında hakemin emrini yerine getirir, 'boşalt stadı' dese boşaltır.

Aynı polis bu olayda, neden hakimin emrinde değil.

Niye karşı çıkıyor polis, 'boşalt' demiş hakime:

Soru şu öyleyse:

İçinde yaşadığımız ne devleti?