Madem sevgi yerine, nefret örgütlendi toplumda, son 10-15 yılda.
Madem kırıcı davranıldı, yeri geldi hakaret edildi, yeri geldi toplum gerim gerim gerildi.
Düşmanca dil kullanıldı, eldekiler konsolide olsun diye toplum birbirinden nefret eder hale getirildi. Ayrıştırıldı, kamplara, mahallelere ayrıldı, kutuplaştırıldı.
Ee madem öyle, seçimde en çok sevdiğimiz yerine en çok nefret ettiğimize oy versek ya.
Evet sevgili okur!
Retorik değil bu, belagat, hitabet değil, bir tür seçim sistemi önerisi.
Pusulalar hazırlanacak, adayların resminin altına bir kutucuk konacak.
Ve seçmen gelip o kutuya ‘Bu kişiyi hiç sevmem’ hesabı çarpı işareti (X) koyacak.
Kimin kutucuğu en az çarpı aldıysa o cumhurbaşkanı olacak.
Nasıl öneri?
Bence şahane!
Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacağız.
Hem ‘en az nefret ettiğimiz kişi’yi başımıza getirmiş olacağız, hem de toplum olarak ‘en fazla kimden haz etmediğimizi’ açık etmiş olacağız.
Kendim önerdim diye demiyorum, çok rasyonel bir seçim sistemi olur bu!
Adam misal kendi taraftarlarından -atıyorum- yüzde 38 oy alacak bir potansiyeli olduğunu düşünüp, ‘Allah’a şükür bunu da bulamayanlar var’ diye sevinecekken..
‘Amanın’ diye düşünecek, ‘ahalinin yüzde 62’si benden hiç hazzetmiyormuş meğer!’
Ülkenin seçim sathı mailindeki haleti ruhiyesini m-izah etmeye çalıştım.
Ben de biliyorum önerinin ‘uygulanabilir’ olmadığını...
İKİ TURU İLK TURDA YAP
Hızımı alamadım. Buyurun bu da ikinci seçim sistemi önerim.
4 Cumhurbaşkanı adayı var ve seçimin ikinci tura kalma ihtimali de söz konusu ya. İki turluyu ilk turda halledebiliriz bence!
Seçim öncesi beklenti ne?
Yarış Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında. İnce ve Oğan’ın kazanması sürpriz olur.
İyi işte, bir pusula daha hazırla, ya da aynı pusulanın altına ‘adayınız ikinci tura kalamazsa ikinci tercihiniz kim?’ kutucuğu koy.
İki turluyu tek turda hallet.
İlk turda bir kişi yüzde 51’i aştı mı, hiç bakma aşağıya veya diğer pusulaya.
Nasıl öneri, cillop gibi değil mi?
2 AYRI PARTİYE OY VERSEK
Allah selamet versin, bugün kafamda yanan sönen ampulün haddi hesabı yok. Buyurun bu da üçüncü sistem önerim:
Çevremdeki insanlardan duyuyorum, ‘bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy TİP’e’ falan..Ya da kimseyi bedava yönlendirmeyelim, ‘bir oy Erdoğan’a, bir oy HÜDA PAR’a’ diye düşünenler de vardır eminim..
Arkadaşlar elimizi niye korkak alıştırıyoruz ki!
Madem iki farklı oy kullanabiliyoruz, yani çok oy kullanabiliyoruz.
Şöyle de yapabilsek ya. Bir oy Cumhurbaşkanı adayına! O gitti tamam.
Şimdi gelelim ikinci ve üçüncü oylara!
‘Bir oy A Partisine, o baraj altında kalırsa ikinci tercihim B Partisi’ niye diyemiyoruz?
(Gülmeyin, çocuğunuz benzer valla.)
Şaşıracaksınız ama bu uygulanıyor zaten Almanya’da!
Kimsenin oyu boşa gitmiyor, kimsenin oyundan ‘artık oy’ diye söz edilmiyor, kimse seçimin ertesinde ‘oy verdik ama baraj altında kaldık bir naneye yaramadı’ diye üzülmüyor.
Bana kalsa, üçüncü tercihe kadar yükseltirim eli ama, şimdilik burada frene basıyorum, ‘bu adam iyice tırlattı’diye düşünmenizi istemiyorum!
URFALILAR BAKANI MORARTTI
Sosyal medyada gördüm, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ınUrfa’da spor salonunda aday tanıtım toplantısında yaptığı seçim konuşmasını..
Ortada seçmen, ahali,düz vatandaş, diyebileceğimiz kimse yok, Urfalı da yok, hatta meraklı.
Sandalyeler boştu, tribünler boştu, ee nerede bu partinin taraftarları!
Bekir Bey almış eline mikrofonu, salonun bomboşluğundan mıdır nedir, acayip yankılanıyor konuşması. Valla içim acıdı.
Aklım almıyor, nasıl yapılıyor, kim yapıyor bu stratejik hataları.
Spor salonu doldurmak kolay mı?
Spor salonu yerine düğün salonunda yapılsaydı toplantı.
En azından ‘yarısı doldu’ şeklinde neşriyat yapılırdı. ‘Fiftyfifty’ hesabı.
Hatta ben olsaydım Bakan Bey’in danışmanı.
Bir masa etrafında toplardım taraftarları. Gösterirdim masaya sığmayanları, oturamayanları, ayakta kalanları. Akabinde ver yayını:
‘Urfa Bozdağ’ı bağrına bastı!’
Salonda asılı bayrak sayısı, katılımcıların yüz katıydı!
(Ne yaptı etti, cümleleri hepaynı harfle bitirdi, bu satırların yazarı.)