Meryem Ana Kilisesi’nin otopark geliri Selçuk Belediyesi’nden alınıp Orman Bakanlığı’na devredilmiş.
Bu gelirin, belediye gelirleri içindeki oranı yüzde 60 imiş.
Belediye çalışanları bu karara direnecekler. Çünkü böylesi bir devir halinde belediye maaş bile ödeyemez hale gelecek.
Siyasi otoriteler bunun bir tür ‘ekonomik kayyum’ olduğunu söylüyorlar.
Özümün anlamadığı şu:
Niye tek tek uğraşıyoruz, belediyelerle, partilerle vesaire.
Bütün partileri kapatalım, sadece tek parti yeter bize!
‘Bu durum geriye gidiş gibi algılanır. Çok partili hayata geçilmiş artık, bundan dönüş olmaz’ diyorsanız, o vakit şöyle de yapabiliriz.
Bizimki dışındaki bütün partileri kapatırız.
Kamuoyu dır dır ederse eğer, bunlar ‘bizim’ iktidarımızı sürdürmemize engel oluyorlardı diye gayet ‘hukuki’ bir izahat yaparız.
Az tepki neyim olur, sonra ahali bu yeni duruma uyum sağlar.
(Neye sağlamadı ki!)
Öyle veya böyle bunlar istikbaldeki ilk seçime katılamazlar.
Hasılıkelam kaldık mı tek tabanca!
Bir dakika..
Yazının ortasında ‘çok partili hayattan dönüş olmaz’ diyeceklere işaret etmiştik ya. Yeni 3’lü formülümüz şu dolayısıyla:
1. Hepsinin genel başkanı aynı kişi olan yeni partiler kurulur 3 tane.
2. Seçim yapıldığında ahali mecbur kalır 3’ün birini seçmeye.
3. Hangisini seçerse seçsin, fark etmez bize, iktidarımız devam eder haliyle.
(Esenyurt, Tunceli, Ovacık, Selçuk, ne uğraşıyoruz ki tek tek..)
KAYYUM UTANMAZ
Kayyum olarak atananlar niye hep fotoğraf paylaşır sosyal medyada, niye sevinir, niye gülümser bu duruma.
Bu insanlar nasıl yetiştirilmişler?
Çocuklukları nasıl geçmiş acaba?
Ebeveynleri bunlara ‘hak etmediğin makama mevkiye otur evladım, kul hakkı ye, utanma, ne kadar az utanırsan biz senden o kadar gurur duyarız!’ mı demiş?
Bunlar nasıl bir iklimde büyütülmüşler?
Her şey bir yana..
Kamuoyunda sırıtan kayyum fotoğrafı görme talebi olduğunu sanmaları ne alaka?
Görmek istemiyoruz kardeşim böyle fotoğraflar makamda..
(Şu belediye de bize geçti, bu belediye de bize geçti diye sevinenler mi var acaba şu cenahta..)
HEDEF ‘ÇALIŞAN KADIN’ MI?
Milli Eğitim Bakanlığı valiliklere yazı yazıp belediyelerin işlettiği kreşlerin ‘mevzuata uyması’nı emretmiş.
‘Mevzuata uyması’ lafını bilhassa tırnak içinde yazdım, çünkü söz konusu yazı ‘belediye kreşleri kapatılacak’ diye algılandı.
Bakan Tekin, bu algıyı kırmak için ‘belediyeler anaokulu açamaz’ diye yeni bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Kreş ne, anaokulu ne?
Kreş 0-3 yaş çocuğa hitap ediyor. Anaokulu 3-6 yaş çocuğa.
Ara bilgi vereyim, özel kreşin aylığı 40 bin lira civarında.
Belediye kreşinin aylığı ise 4 bin falan.
Çalışan kadınların ah keşke daha çok kreş açılsa diye düşündükleri malum.
Çocuğunu vakti zamanında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir anaokuluna göndermiş veli olarak soruyorum:
Bu nasıl bir zıvanadan çıkma halidir?
Ankara, İstanbul, İzmir gibi kentlerde AKP’nin tüm adaylarının en önemli vaatlerinden biriydi kreş.
Yerel seçimleri AKP kazansaydı, kreşlere dokunulmayacak, ‘mevzuata uyun’ falan diye uyarı yapılmayacaktı!
İmamoğlu söyledi. Önceki dönemde İBB’nin kreş sayısı sıfırmış. Şimdi 105.
Öyle görünüyor ki, amaç kreş- anaokulu vs değil.
CHP’li belediyelerin sempati toplamasını engellemek.
Kreş konusunu hallederlerse sıranın Kent Lokantaları’na geleceği çok belli.
Mansur Yavaş bir proje başlatmış üniversite öğrencilerine ücretsiz yemek veriyor.
Bunlar Mansur Yavaş’ı da mevzuata uydurmaya veya kapatmaya çalışabilirler!
Son sözüm:
Kreş ve anaokulu konusu belki de daha derin ele alınmalı.
Asıl karşı oldukları, ekonomik bağımsızlığını kazanmaya ‘çalışan kadın’ mı acaba!