O eller gelecek öne!

Elleri önde kavuşturmak nasıl 'siz bilirsiniz ağam!' anlamı taşıyan bir tür dalkavukluk hali ise...

Elleri arkada kavuşturup gezmek de, buralar benden sorulur demek.

Hele de bunu yaparken kafa sağa- sola hareket ettiriliyor, göz ucuyla ortam süzülüyorsa.. Bu, 'buralar benden sorulur'a ilave olarak 'hata arıyorum' anlamı da taşır.

Vücut dili uzmanları ne der bilmiyorum, bir özgüven ve güç gösterisidir de aynı zamanda.

Zabıta müdürlerinin sağı- solu elindeki telsiz marifetiyle göstermesi gibi. Polis müdürlerinin telsizi otoritelerinin 'mütemmim cüzü' olarak kullanmaları gibi. Sinema teşrifatçılarının el fenerlerini 'oraya oturmayın, şuraya geçin!' manasında kullanmaları gibi. Otoparkçıların 'öyle olmadı, az sağa al' demesi gibi. 8 bin liralık cep telefonunun sehpanın üzerine 'öylesine' bırakılması gibi. Son model arabadan inildiğinde balkonlardan bakan var mı diye merak edildiği halde, kafayı çevirip balkonlara hiç bakılmaması gibi.

Bu işler ve varsa daha da fazlası, üst tabaka sembolü sayılır.

Pek rasyonel değildir. Asıl amaç çevreyi etkilemek ve dikkat çekmektir.

Yani psikolojiktir ama asla saygısızlık değildir.

İmamoğlu Bey, İstanbul'un şehreminisi. Başka deyişle, ahalinin şehri emanet ettiği kişi. Oraların paşası desek yeri.

Ve fakat adamcağız 'gariban zihniyeti' ile izah etti, ellerini arkada kavuşturarak gezmesini: 'Bizim' dedi, 'Karadeniz'de, arazi engebeli. Kafa ve gövde öne gittiği için eller arkada kavuşur mecburiyetten..'

'Nasıl istersem gezerim' diyeceğine, 'yöresel ve folklorik izahat'a yazıldı.

Valla yazık adama! Bu yürüyüşü de savunmak zorunda kaldı ya, 'Bence suç' diyenlere. Memleket bu yürüme şekline ön soruşturma açıldığını duydu okudu ya. İmkanı olan kaçsın gitsin abi..

Hakikaten akıl, fikir, izan rafa kaldırılmış bu ülkede.

ARKA SORUŞTURMA

Hızımı alamadım. Devam ediyorum:

Hacıvat'la Karagöz gelsin. Kavuklu ile Pişekar'da.

Hatta topla bütün Direklerarası'nı.

Ferhan Şensoy'u, Oğuz Aral'ı, Aziz Nesin'i, Muzaffer İzgü'yü, Müjdat Gezen'i, Zeki ve Metin'i, Nejat Uygur'u, yenilerden Cem Yılmaz'ı, Ata Demirer'i...

Bu kadarını hiç biri herhalde öngöremezdi.

Bu ülke bu coğrafya bu kadim topraklar İmamoğlu'nun ellerini arkadan kavuşturmasına 'ön soruşturma' açanlar kadar güldüremedi milleti.

Üfür üfür ipe diz 'asparagas mizahı' yapan Zaytungcular bile, 'bu Zaytung haberi değil' diye uyarı ve düzeltme yapmak zorunda kaldı, o derece.

SİMGE OLABİLİR

Bir dönemin simgesi olmaya aday bence bu vücut dili.

Rahmetli Özal'ın 4 eğilimi birleştirmek için kolları yukarda kavuşturması gibi.

Demokrat Parti'nin 'dur' işareti yaparak 'yeter söz milletin' demesi gibi.

Sam Amca'nın askere alacağı garibanları parmağıyla işaret etmesi gibi.

Bir dönemin İspanyollarının stadyumda beyaz mendil sallaması gibi.

El kol parmak insanoğlunda gani.

Zafer işareti gibi, şeriatı gösteren işaret parmağı gibi, başaracaksın manasına gelen baş parmak gibi, kurt kafası gibi, Rabia gibi.

İnsanlarda 'duygu birliği' yaratan hareketler simgeleşir zamanla.

Toma'nın tazyikli suyuna direnen 'kırmızılı kadın' gibi.

Timsah yürüyüşü gibi.

Hasılı, ellerin arkada kavuşturulması hadisesi, istikbaldeki seçim sürecine damga vurursa şaşırma ey ahali!

İnşallah her baktıklarında etrafta elleri arkada kavuşmuş insanlar görmez bugünün iktidar sahipleri..

PARODİ MEMLEKET

Arkadaşlar Güldür Güldür videosu göndermişler.

Sağlık bakanı mikrofona, 'bu hastalığa karşı elimizde güçlü bir koz var; yakalanmamak!' diyor.

'Güldür Güldür' ekibi demeci skeç yapmış.

İsteseler bu lafa ilave yapar, abartır, başka hikayeler eklerler.

Amaç güldürmekse, istedikleri gibi eğip bükerler.

Ama yok. Hayır. Skeçte, sağlık bakanı ne dediyse, oyuncu da aynısını söylüyor. Gram ekleme, abartma yok.

Ve fakat, seyirci gülmekten yerlerde!

Twitter'da bazı hesaplar var, gerçek mi değil mi anlamıyorsunuz ya, profilde 'parodi hesap' yazmıyorsa.

Bizim ülke de o hesap. Açık ve net belli değil.

Resmi mi, parodi mi? Sizce hangisi?