Oraya bakma buraya bak...

Ne zaman döviz alıp başını gitmeye kalksa, yüzünü semaya dikip daha yukarı, en yukarı gibi bir şiar edinip uçmaya kalksa...

Hazine ve Maliye bakanımız imdadımıza yetişiyor.

Konu ilk gündeme geldiğinde ne demişti.

'PANİK YOK. DOLARLA MI MAAŞ ALIYORSUNUZ!'

(Ah keşke!)

Son tahlilde birisi 8'e, diğeri 9.5'a yol alırken yine sükunet tavsiye eden bir beyanatta bulundu bakan. Dedi ki:

'DÖVİZ KURUNA BAKMIYORUM!'

Fi tarihi. Rize'nin Pazar İlçesinin bir köyü. Annem tarlada çalışıyor, köyün diğer kadınları ile birlikte. Sonradan İTÜ'yü bitirip yüksek mimar olacak ağabeyim o sıra çocuk. 'Anne' diyor annemin peştamalını çekiştirerek, 'çişim geldi.' Uyanık annem, çok sonraları Adana- Mersin briç şampiyonu olacak abime 'Yum gözünü yap şuraya!' diye pratik bir tavsiyede bulunuyor. Abim yumuyor gözlerini yapıyor çişini. O kimseyi görmediği için, kimse de onu görmüyor!

Bakanın döviz kuruna bakmıyorum demesi annemin bu pratik yöntemini anımsattı. Hakikaten yani, kimse bakmasın kardeşim döviz kuruna.

Kendi kendine artsın azalsın, ne hali varsa görsün.

Döviz kuru arttıkça fiyatlar artıyorsa, (bu da benden tavsiye) fiyatlara da bakmayın, fiyat etiketlerini de görmezden gelin. Anlasın fiyatlar da zırt pırt artıp sizi küstürdüklerini, duruma bozulduğunuzu, alındığınızı anlasınlar!

İnşallah sayın bakan bu yazdıklarımın şaka olduğunu anlar. Ülkede olup bitenlerin tümü zaten şaka gibi.

Buyurun ekonomist Murat Muratoğlu'nun şu yazdıklarına...

'Berat Albayrak: Döviz kuru benim için önemli değil, oraya bakmıyorum.

Doktor: Hastanın nefes alması benim için hiç önemli değil, oraya bakmıyorum.

Titanik Kaptanı: Geminin su alması hiç önemli değil, oraya bakmıyorum.'

TÜRKMENİSTAN OLAMADIK

En güzelini Türkmenistan yaptı. Korona virüsten bırakın ölümü, söz edilmesini bile yasakladı. Bu virüs sebebiyle ölenlerin, 'ölüm nedeni'ne ne yazılıyor, çok merak ediyorum o ülkede. Baş ağrısı, bel ağrısı falan yazmıyorlardır herhalde.

Ben olsam 'eşek depdi!' diye yazarım. Çok daha gerçekçi!

Şu aralar bir Türkmenistan olamamanın sancılarını yaşıyoruz!

Her vaka hasta mıdır? Her hasta vaka mıdır? Semptomatik vaka ile asemptomatik vaka arasında ne fark vardır gibi tıbbi terminolojiye girmemiz falan hep vakti zamanında olaya külliyen yasak getiremeyip, ileri geri konuşulmasına izin vermemizden. Ne oldu son tahlilde.

Korona vakalarını olduğundan çok az gösterip gerçekleri halkından (en başta da doktorlardan falan) saklayan ülke pozisyonuna düştük.

Bakan'ın deyişiyle 'ulusal çıkarlar'ımız zedelendi. İngiltere gibi fırsatçı ülkelere koz verdik. (Bizi güvenli ülkeler listesinden çıkarmışlar!)

SEMPTOMATİK

Baştan, ki o günlerde korona bize, çevremize, işyerimize, mahallemize uzak bir şey gibiydi. Haberler hep adeta ve sanki başkalarının pozitif çıkmasına yönelikti.

Filancanın işyerinde, falancanın akrabası, okul arkadaşım gibi ifadeleri hiç duymuyorduk. Vaka sayısı azdı, 84 milyonluk ülkede olayın bize ve yakın çevremize ulaşması, çok da mümkün görünmüyordu.

Şimdi konuştuğum, iletişimde olduğum herkes bir yakınının pozitif olduğunu söylüyor. Yani korona kapımıza kadar dayandı. Vaka sayıları çok arttı.

Neyse ki Sağlık Bakanı imdada yetişti. 'Her pozitifi vaka olarak görmeyin' dedi. 'Semptom var mı yok mu, ona bakın' dedi.

Buyurun, kutu gibi iki tıp terimine daha vakıf olduk:

Semptomatik ve asemptomatik.

KORONA METRE

Vaka sayısı ile ölüm sayısı arasında kimi ülkelerle aramızda 'tuhaf orantısızlık'lar olduğu söyleniyor. (Ben bu iddialara pek itibar etmiyorum) Neymiş İngiltere'de 66 ölü, bizde 63 ölü.

Ama İngiltere'de vaka sayısı 7 bin, bizde bin 400.

(Vaka sayısını saklayalım derken ölüm oranını artırdığımızın farkında değiliz!)

Durduk yerde bilim çevrelerini kıllandırdık.

Meraklısına: 'Korona metre' yazın arama motoruna. Dünya geneli gelsin cep telefonunuza. Ben bu satırları yazarken 34 milyon 700 bin vaka vardı. 25 milyon 800 bin iyileşen, bir milyon 31 bin de ölen vardı. 7.8 milyon halen enfekte.