'Parayı bulduk, kadınla tanıştık!'

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak hafta sonu bir yazı yazmış, bir bölümü evlere şenlik:
Neresinden tutacağımı şaşırdım. Buyurun ilgili bölüme:
'CHP bizi laikleştiremedi ama, parayı görüp, kadınla tanışınca, bir de makam; başımızı döndürdü, liberalleştik, deist olduk, agnostik olduk, belki hala laiklikten hala haz etmiyoruz ama ciddi anlamda sekülerleştik. CHP'den daha başarılı olduk bu konuda...'
Hayatım metin okumakla, metin üretmekle geçti. Bu kadar sıkıntılı bir metni, görmedim desem yalan olur, az gördüm. Yazı terminolojiye boğulmuş, liberal, deist, agnostik, seküler...
Ama aynı zamanda da, 'parayı gördük, kadınla tanıştık!' türü sokak ağzıyla yoğrulmuş.
Para ve kadın aynı cümlede geçtiğine göre, yazar kadını büyük ihtimal meta olarak görüyor.
Parayı gören, makam mevki sahibi olan kadınla tanışır önermesi var aynı zamanda cümlede.
Kadını 'ne' olarak gördüğünü itiraf da eden bu üslup bence çok terbiyesizce!..

MARGARİTA SENDROMU!

Meksika'nın güneyindeki Chiapas eyaletindeki Las Margaritas Belediye Başkanı Jorge Luis Escandon, seçim sırasında verdiği 'yolları tamir edeceğim' vaadini tutmadığı için öfkelenen kalabalık tarafından bir kamyonetin arkasına bağlanarak yollarda sürüklenmiş.
Polis olaya müdahale etmiş, 11 kişi gözaltına alınmış, sağlık durumu iyi olan başkan gözaltına alınan kişilere adam kaçırma ve cinayete teşebbüs suçlamasıyla dava açacağını söylemiş vesaire vesaire...
Şiddeti övecek, şiddete güzelleme yapacak halimiz yok.
Burada bu meşum olayı konu edinmemizin sebebi hikmeti, bu öfkeyi literatüre sokma çabasından başka bişey değil.
Bu dava iyi kötü demokrasi geleneği olan toplumlar tarafından iyi takip edilmeli.
Çünkü çıkacak karar 'emsal' kabul edilebilir.
Vaatlerini yerine getirmedi diye belediye başkanlarına dalmak isteyenler için 'rehber' olabilir.
İki yönlü: Özendirici veya caydırıcı...
Gözlerimi kısıp dudağımı ısırarak yakın tarihi tarıyorum. Binlerce onbinlerce vaat geçiyor gözlerimin önünden. Seçim meydanlarında atılmış nutukları anımsıyorum.
Ve fakat 'Vay efendim sen bu sözü vermiştin, ama tutmamıştın!' denilerek bir politikacıya yapılmış tek fiil gelmiyor aklıma!
Yumruklanan politikacı oldu, silahlı saldırıya uğrayan da, birine yazar kasa fırlatılmıştı başka misal ama, olayların hepsi bireysel.
Ahalinin örgütlenip belediye bastığı, başkanı derdest edip kamyonetle sürüklediği gibi bir olay sanırım bu ülkede hiç yaşanmadı.

HESAP SORMA GELENEĞİ YOK

Olaydaki 'ihmal'in hafifliği de dikkatinizi çekmiştir: Yolları tamir etmemek!
Şiddeti onaylamıyoruz elbette ama bir ülkede 'hesap sorma geleneği' olması güzel.
Bizde neredeyse hiç yok.
Geçenlerde İstanbul 5.8'le sallandı. Bu sallantıda 19 okul içine girilemez hale geldi.
Üstelik bu okullar 17 Ağustos 1999'dan sonra yapılmış. Yani bu okulları yapan müteahhitlerin tamamı yaşıyor ve ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.
Bir tanesinin bile yakasına yapışıldığını, 'gel bakalım hesap ver' dendiğini duydunuz mu, okudunuz mu?

MAHKUM SAYISI 20 İLİN NÜFUSUNU GEÇTİ

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu hocamla karşılaştık geçende. 'Bu sayılar oranlar sana gider' diye bir belge tutuşturdu elime. Türkiye'de toplam kaç mahkum var? Mahkumların çeşitli suçlara dağılımı vs.
İncelerken gördüm ki, toplam mahkum sayısı ortalama vilayetlerin nüfusunu çoktan aşmış.
Artvin'den Bingöl'e, Yalova'dan Karabük'e tam 20 vilayetin nüfusundan daha fazla mahkum var memlekette. Hatta Avrupa'nın ufak ülkelerinin nüfusunu bile sollamışız mahkum sayımızla.
286 bin 407 mahkum var Türkiye cezaevlerinde.
Ve bilin bakalım en çok mahkum hangi suçtan yatıyor?
Uyuşturucu diyenler kazandı!
Tam 61 bin 993 mahkum var cezaevlerinde uyuşturucudan yatan.
İkinci büyük suç hırsızlık, üçüncüsü terör.
Buyurun suçlara ve oranlarına:
Uyuşturucu yüzde 21.7, hırsızlık 14.7, terör 14.6, yaralama 10.9, kasten öldürme 10.4, yağma (gasp) 8.7, cinsel suçlar 6.4, sahtecilik 2.4, çıkar amaçlı suç örgütü kurma 1.3, dolandırıcılık 1.1 ve diğer 7.3...