Hava Durumu

Şahane tespitler..

Yazının Giriş Tarihi: 25.04.2021 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.04.2021 07:30

İçişleri Bakanı Twitter'da paylaşım yapmış.

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekildikten sonra kadın cinayetlerinin azaldığını söylemiş. Tarih ve sayı da vermiş.

13 Şubat 18 Mart tarihleri arasında 34 kadın.

19 Mart 22 Nisan tarihleri arasında 26 kadın.

Yüzde 25 azalma var!..

Bakan'a yüzde yüz hak verdim. Keşke sözleşmeden daha önce çıksaydık.

Ay başına 9 kadını cinayete kurban gitmekten kurtarırmışız.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı 23 Nisan nedeniyle makamını 10 yaşında bir çocukla paylaşıyor. Ve kameralara, çocuğun kendisi gibi anasız babasız 5 arkadaşıyla birlikte kaldığını ve Ramazan ayında olduğumuz için çocuğa çikolata ikram etmediğini söylüyor.

(Makamda çikolata olduğunu söylemeseymiş keşke.)

Yeni bakanın Çocuk Esirgeme Kurumu'nda moral konseri düzenleyip 'Anan öle Cemil, baban öle Cemil, yetim kalasın Cemil' türküsünü çaldıracağını bekleyenler, avucunu yalar! Bakan'ın makamda henüz ilk günü. Hemen atlamayın mevzunun üzerine. Oldu bir kere.. Bu haberi TV'de izleyen niyetli insanların çikolata ikramında ağzının sulanma ihtimalini dikkate alın.

Cumhurbaşkanı 23 Nisan nedeniyle bayrak dikme töreninde konuşuyor:

'Ne diyor Arif Nihat Asya: Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak uğrunda ölen varsa vatandır. Toprak kan dökülmediyse vatan olmaz. Ben bunu şuna benzetiyorum. Arsa ve arazi var. Araziyi arsaya dönüştürmek için bedel ödemek gerekiyor. Aksi takdirde arazinin hiçbir anlamı yok..'

Bu benzetmede bir tuhaflık olduğunu düşünenlere de peşinen söyleyeyim. Erdoğan bu konuşmada ülkenin geleceği çocuklara, gayrimenkul konusunu iyi bellemeleri gerektiğini izah ediyor. Kabul edin, toprak, vatan, arsa ve arazi hususunda böyle bir retoriğe ilk kez rastlıyorsunuz. Ben şahsen çok etkilendim. Hamaset de bir yere kadar çünkü. Çocuklara hayatın gerçeklerini de öğretmek lazım. Belagati güçlü Cumhurbaşkanımızın 'arsa var, arazi var' lafı da, tıpkı 'faiz sebep, enflasyon netice' gibi, tıpkı 'Oku, düşün, uygula, neticelendir' gibi unutulmaz aforizmalar arasında yerini alacak, göreceksiniz.

BAKAN OLUNCA YAPILACAKLAR LİSTESİ

Kimin ne zaman bakan olacağı belli değil.

Bugün bakansın bir bakıyorsun yarın değilsin.

Bugün değilsin, bir bakıyorsun yarın bakansın.

Öyleyse bir liste yapalım da yarın hop diye bakan olan biri, ben şimdi ne yapacağım, ilk işim ne olacak diye gerilmesin, düşünmesin.

1. 'Tweet' taraması yap. Sakıncalı 'tweet'leri sil. İlk silinecekler tabii ki Fetö'yle ilgili olanlar, övgü düzdüklerin falan varsa hemen yok et. (Baktın sil sil bitmiyor, hesabı kapat.)

2. Video taraması yap. Mümkün ki, kimi açık oturumlarda ağzından anormal laflar kaçmış olabilir. Bakan değilken çok büyük sorun değil ama bakan olduktan sonra bu videolar zırt pırt karşına çıkarılabilir. TV kanallarının arşivlerine ancak TV yöneticilerine rica veya emirle ulaşabilirsin. Kullan nüfuzunu, sildir o kayıtları. (Çocuk tecavüzleriyle anılan vakıf ve yurtlara arka çıktığın video falan varsa, tabii ki öncelikli!.)

3. Fotoğraflar! Olmadık kişilerle olmadık zamanlarda çektirilmiş fotoğraflarına bir göz at. Bunlar da yeniden gündeme gelebilir. Bulduklarını sil. Bulamadıkların için inşallah bulunmaz diye dua et. (Adaşım Hoca'yla fotoğrafın varsa mesela, adam bin yıl yedi, ilk iş onları hallet.)

UYGARLIĞIN BÖYLESİ

'Kanatlı Uygarlık' isimli bir belgesel izlemiştim. Kuşları anlatan. Belgeselin sonunda kapıldığım his şuydu: Onlar pır pır uçabiliyor, göklerde süzülebiliyor, biz daha yer çekimini halledemedik.

Dolayısıyla, bu gezegen kuşların! Biz onların figüranlarıyız.

Balkonumun hor kullanımı da bu yargımın en bariz kanıtı.

An itibariyle 10 santimetrekarede 50 gram kadar sıvıya yakın kıvamda azot görebilirsiniz. Bazen korku salmak için hışımla balkona çıkıyorum, azot yığınlarına basmamak için mecburen zeybek oynayarak..

Elemanlar nasıl müdanasız görmelisiniz, evin sahibi geldi hesabı uçup kaçmayı bırak, kafayı çevirip bakmıyorlar bile, kim bu acaba diye.

Nihayet'e (kız kardeşim) açtım durumu. Kan bağı olan bana destek çıkacağına, 'Buralar onlarındı, evler yapıp onların doğasına haksız yere sahip çıktık. Her şeyi yapmaya (eliyle gösteriyor) hakları var' gibisinden laflar etti.

Tamam. Bende çevreciyim. Ben de doğal hayatı elimden geldiğince savunmaya gayret ediyorum ama.. Gitsinler çayır çimene pislesinler abla!

Bunların çıktıları en faydalı gübre değil mi nihayetinde!?

Balkona yapılması da bir tür kaynak israfı sayılmaz mı?

NOT: Sorun sadece bana ait değil. Sitenin tamamı Zülfü Livaneli'nin 'Son Ada' romanı gibi. Çatılar martıların. Küçük balkonlar kumruların, büyük balkonlar güvercinlerin işgali altında.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.