Sayılara iskonto

Ofiste yan masa, fabrikada yan tezgah, apartmanda yan blok, alt kat, üst kat, kapı komşusu pozitif, hatta teyze oğlu, dayı, hala kızı.

Şehir haritalarına bakıyorsun, kan kırmızı.

Ve fakat turkuaz tabloda 89 sadece, ölü sayısı.

Ama işte ağız bu, büzülmüyor torba gibi. Bir günde bulaşıcı hastalık koduyla vefat eden 164 kişiyi belediye olarak defnettiklerini açıkladı, İstanbul Şehremini.

Türkiye'de 37 milyon Facebook, 13 milyon Twitter, 38 milyon İnstagram ve 7.7 milyon Snapchat kullanıcısı var. WhatsApp kullanıcısı sayısı hele, cep telefonu kullanıcı sayısına eşit neredeyse.

Yani, herkes her şeyi haber veriyor birbirine.

Twitter 'ben de pozitif çıktım' diyen kaynıyor, Facebook 'cenaze bülteni' gibi, İnstagram korona paylaşımı dolu.

Manzara doğruysa, resmi açıklamalar galiba hep iskontolu!

Uçurum yok mu sizce de, ölüm ve vaka sayılarında, sosyal medya paylaşımları ile yetkililerin açıkladıkları arasında.

İYİ MİYİZ GERÇEKTEN?

Cana yakın medyanın meşhur haber kanallarından biri korona dünya turu atıyor. İlk haber Avrupa'yla alakalı:

'Avrupa vaka artışlarının önüne geçemiyor!'

Demek ki uğraşıyor ama olmuyor!

Avrupa'dan sonra Amerika'ya geçildi, oraya da ayar verildi.

Amerika'da vaka artışları hız kesmiyor!

Anladık ki, Yeni Dünya'da mahsun ve mahçup korona karşısında.

Ufuk turu Rusya'yla devam etti haber kanalında.

Orada da artan vakalara önlem alınamadığı vurgusu yapıldı.

Avrupa, Amerika, Rusya..

Şekilde görüldüğü gibi alayı dökülüyor.

Başka deyişle, vaka sayısını baskılama konusunda, üç devasa coğrafyayı toplasan bir Türkiye etmiyor.

Hasılı, Türkiye vaka ve ölüm sayılarında tırnak içinde 'büyük bir başarı hikayesi' yazıyor ama kimse de gelip sormuyor, 'Bu işi nasıl bu kadar iyi götürüyorsunuz, bize de öğretin' diye. Kıskançlıklarından bence.

SULU VE KURU

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bazı mesajları kısaltmalı vermesi bence şahane. Temizlik, maske ve mesafeyi (TaMaM) diye özetledi geçende.

Partisinin Tekirdağ İl Kongresinde yaptığı 'sulu ve kuru' uyarısı 10 numaraydı bana göre.

Sulu dediği 'zıkkım', kuru dediği 'sipsi!'

Alkol ve sigara yani.

Bu kongrede kürsüden gördüğü fotoğraf da hiç hoşuna gitmedi Erdoğan'ın.

Fotoğrafın yakın planında protokol vardı ve mesafe gayet uygundu.

Uzak planda ise partililer adeta kaşık destesi gibiydi.

Erdoğan, alanda boş sandalye varken ayakta ve sıkışık durulduğunu belirterek, 'sosyal mesafeye dikkat etmiyorsunuz. Bizim bu işe örnek olmamız lazım' diyerek partilileri uyardı.

Erdoğan bu uyarıları halkın arasına karıştığı her ortamda yapıyor ama şahsına duyulan ilgi alaka o kadar büyük ki, kalabalığa bir türlü söz geçiremiyor.

Erdoğan sevgisi her yerde galip geliyor, korona önlemlerine.

RUSYA MAÇININ GALİBİ

Galip demişken, ömrü hayatım 'birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günler' şeklinde geçti.

Dolayısıyla da milli maçlar hep 'millet olarak bir nebze sevinmeye hep en çok ihtiyaç duyduğumuz' günlere denk geldi.

O kadar ki, 'hadi bu maçı da öylesine oynayalım' dediğimiz maç neredeyse yok gibi!

Ahalinin gazı nasıl kaçtıysa son tahlilde, geçim derdini 'maske'yle kapatayım işsizlikle yoksunlukla arama 'mesafe' koyayım falan derken, pazar akşamı Rusya'yı yendik 3-2, kimse 'bu galibiyet millet olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerde geldi' demedi.

Depremdi, koronaydı dertliyiz halbuki.

Üstelik adamları 28 yıldır yenemiyormuşuz, yani 1992'den beri.

Yoktu galiba ahalinin maç oynandığından bile haberi!

(Yazıya bak amma kafiyeli. Bütün cümleler 'i' harfiyle bitti.)