Sığınmacı, bizim sorunumuz!

Sonunda Avrupalı bir lider Erdoğan’ın hakkını verdi.

Hakkını verdi ne, resmen övdü.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban Antalya’da katıldığı diplomasi forumunda, ‘Türkiye olmasaydı’ dedi, ‘şu anda Avrupa ülkeleri istikrarını kaybetmiş olurdu. Erdoğan bir yerde Avrupa kıtasını kurtardı.’

Demek ki, güzel bariyer kurmuşuz ülkeye.

‘Top geçer adam geçmez’i oynamışız resmen.

Veya,‘Çanakkale geçilmez’i.

Sığınmacılara top göstermemişiz futbol tabiriyle.

Türkiye’yi basamak olarak kullanıp bünyeyi hoop Avrupa’ya atmaya çalışan sığınmacılara ‘otur oturduğun yerde’ demişiz, bunu başarmışız.

Arada defansı kanatlardan veya ortadan delip denize açılanlar olmuş, olmamış diyemeyiz, onları da çıkacakları Yunan adası civarında yakalayıp ülkeye getirmişiz.

Bu haberi okudum, hatta yazdım geçende:

‘Fethiye açıklarında Yunanistan’a geçmeye çalışırken yakalanan 21 sığınmacı yurda getirildi.’

Doktoru, yazılımcısı, sağlıkçısı, mühendisi özetle kalifiye emeği yurt dışına giderken kılı kıpırdamayan ülke yönetimi 21 sığınmacının terki diyar etmesine izin vermiyor, şekilde görüldüğü gibi.

Haberi yazanın ‘yurda getirildi’ ifadesini kullanması çok manidar.

Ne yaptık ettik şu son 5-10 senede, bunu başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya kanıtladık:

‘Sığınmacı sorunu bizim sorunumuz. Bu sorunu hiçbir ülkeye kaptırmayız!’

Orban’ın söylemiyle ifade edersek, biz istikrarımızı kaybetmeye razıyız, yeter ki Avrupa istikrarını kaybetmesin.

Bu gurur hepimize yeter. Avrupa kıtasını biz kurtardık, başkası değil.

PASAPORTSUZ GİDİLEN KENT

Muhabirlik yıllarımda Bursaspor’un peşinden çok deplasman yaptım.

En kolay olanları Eskişehir, Kocaeli gibi yakın kentlerdi.

Hele Eskişehir, 1050 Konutlar’dan Kestel’e gitmekten bile daha zahmetsizdi.

8-10 kere gitmişimdir.

Her gidişimde hem kent gelişmişlik düzeyi hem futbol olarak bu kentten bir tık üstün olduğumuzu gözlemlerdim.

Öyle sanıyordum ki, Eskişehir’de bir Bursa kompleksi var.

Ne de olsa onlarda olmayan bir yığın özelliğe sahiptik!

Derken bir adam geldi:Yılmaz Büyükerşen.

Ve kentin tüm makus talihini yendi.

Mezbelelik alan olan Porsuk Çayı ve civarını adeta Paris’teki ‘Seine Nehri’ne çevirdi. Plaj yaptı çayın kıyısına, üzerinde gondollarla gezildi.

Durmadı adam.

Kent Park, Balmumu Müzesi, Bilim Kültür Sanat Parkı, Esbot Turu, Şehr-i Aşk Adası, Masal Şatosu derken bu civarın en önemli ‘destinasyon’u haline getirdi Eskişehir’i.

O kadar ki, dağı, denizi, tarihi, gastronomisi olan Bursa vilayetinin sakinleri hafta sonları ‘kent görmeye’ Eskişehir’e gider oldular.

70’li yıllarda TRT’de başrolünde Anthony Quinn’in oynadığı ‘Şehir ve Adam’ diye bir dizi vardı. Bir belediye başkanı bir kentle nasıl özdeşleşir hesabı.

Büyükerşen Hoca öylesine özdeşleşmişti yönettiği kentle.

Yılmaz Büyükerşen’e bir veda programı yapıldı televizyonda.

Hoca başkanlığı bıraktığı için hıçkıra hıçkıra ağlayanlar vardı salonda.

Özümün bu programda en çok dikkatini çeken lafı ‘masal gibi bir kent yaratan’Büyükerşen Hoca etti.

Dedi ki: ‘Eskişehir’e pasaportsuz da gelinebiliyor!’

Eskişehir ayarımda hiçbir kente cebinde pasaport olmadan vize almadan gidemiyor bu ülke insanı.