Susma hakkı, suskunluk yasası

Dönemin meşhur 'Susurluk Davası'nda herkes öldü veya sağ kalan vekilin dokunulmazlığı vardı, kamyon şoförü de serbest kalınca ortada sanık kalmadı.

Boşluğu İstanbullu bir karikatüristle ben doldurduk.

Konusu Susurluk olan iki davada iki ayrı sanık olduk.

O karikatür çizmişti, ben yazı yazmıştım.

Gidiyoruz geliyoruz mahkemeye 'susma hakkı'mızı kullanıyoruz.

Bir, iki, üç sıkıldım ben bu 'git-gel'lerden.

Hakime konuşmak istiyorum dedim, konuştum ve anında beraat ettim!

Boşuna susuyormuşuz meğer!..

Sedat Peker'in videolarından birinde masada Mario Puzo'nun 'Omerta' isimli kitabı vardı. Bilenler bilir, 'Omerta' mafyanın 'suskunluk yasası'dır.

(Polisin eline düşsen de konuşmayacaksın, arkadaşlarını ele vermeyeceksin.)

Suskunluk yasası, yasa dışı!

Yasal olan 'susma hakkı!'

Peker'in suçladığı kişi ve kurumlar bir-ikisi dışında pek sessiz!

Misal Ziraat Bankası!

Adam diyor ki, CNN Türk, Kanal D ve Hürriyet'i Aydın Doğan'dan aldılar, Yıldırım Demirören'e verdiler. Demirören 'param yok' deyince de, Ziraat Bankası'ndan 750 milyon dolar kredi çekmesini sağladılar!

O gün bugündür bankaya ödeme-mödeme yapılmamış!

Şimdi bu açık suçlama üzerine hem Ziraat Bankası'nın, hem Yıldırım Demirören'in açıklama yapması lazım değil mi?

Demirören susma hakkını kullanıyor olabilir. Prensip olarak buna bir şey diyemeyiz. Ama Ziraat Bankası bildiğin kamu, yani devlet!

Bir kere sormuşlar Ziraat'a! 'Ne iş, cevap ver!' diye.

'Sır' demiş. Ağzını açıp bir şey söylememiş.

Ne güzel ülke!

Mafya 'omerta'yı rafa kaldırmış. Her hafta düzenli konuşuyor.

Devlet 'omerta'ya sadık kalıyor.

Vatandaş desen sessiz sedasız olanlara..

Oysa, Susurluk'tan talimli değil miydi bu halk, 'susma sustukça sıra sana gelecek' diye bağırmaya!

FRENE BASIYOR

Sizde aynı kanıda mısınız?

Sedat Peker aslında çok şey biliyor, çok şey anlatacak gibi ama lafı bir yere getirip hooop frene basıyor.

Bence bildiklerinin çok azını anlatıyor. Kafasında nasıl bir devlet tasavvuru var, o da tuhaf. Misal İçişleri Bakanı'na her şeyi söylüyor, 'sigorta şirketini kısa zamanda 5 bin kat büyüttü' falan diyor. Savcıların hakimlerin, (hem de mahkemenin adını da vererek) bir otelde bedava yedikleri içtikleri ve konakladıklarını anlatıyor. 'Günlüğü 500 Euro olan süit odalarda 10 gün kaldılar 100 bin Euro'luk tatil yaptılar' diyor.

Ama kafasındaki 'devlet tasavvuru'na sıra gelince, anında duruyor, susuyor.

Bakan da devlet, savcı da devlet, hakim de devlet aslında.

Birine vur, ötekine vur, sıra birilerine gelince dur!

İzlerken vücut diline dikkat kesilin, frenleri çok keskin!

Var bir balans ayarı! Zehir-zemberek kıvama henüz gelmedi.

Tam sıyırmadı balatayı..

YENİ PEKERLER ÇIKAR MI?

Acaba kaç Peker var bu ülkede?

Peker gibi bildiklerinin tamamını değilse bile bir kısmını anlatabilecek.

İşin sulanması da ancak öyle olur kanaatindeyim. Nasıl TV'lerde yüzlerce dizi var, ilerde ister misiniz şöyle muhabbetler dönsün gençler arasında..

- Ne yaptın akşam?

- Peker videosu izledim

- Kaçıncı bölümdesin?

- 2. Sezon 14. Bölüm.

- Abi onu boş ver baydı o. Eski bakanın 2. Sezonu daha heyecanlı!

MESLEKTAŞIM DEĞİLLER

Arada gazeteci müsveddeleri de harcanıyor isimleri afişe oluyor ya, yüreğimin yağları eriyor.

Bu memlekette bir zabıta esprisi yap, bütün zabıtalar peşine düşer. Bir hemşire esprisi yap, hem de iyi niyetle, tüm hemşire dernekleri harekete geçer.

Hatta şu öğüdü hep vermişimdir genç gazetecilere:

Hemşerilere ve hemşirelere sakın bulaşmayın!

Hemşeri dediğim hemşeri dernekleri sakinleri.

(Seatle'dan adam çıkmaz. Senin yaptığını Michiganlı yapmaz.)

Bizim meslek böyle değil. İsteyen sözde gazetecilere istediği kadar dalabilir, kimse itiraz etmez. Tersine seviniriz. Meslek arınıyor diye.

Ama dünya görüşümüz tutmasa bile gerçek bir gazeteciye haksızlık yapılırsa, o zaman acayip bütünleşir, arkasında hepimiz tek vücut oluruz.

(Mesleğin onurunu ayaklar altına alanlar meslektaşım değiller.)