Hava Durumu

Tipik tuz kokması hikayesi

Yazının Giriş Tarihi: 30.01.2022 08:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.01.2022 08:12

90’lı yıllarda okuduğum bir haberde Londra’nın 6 bin kamerayla izlendiği anlatılıyordu. Haberi okuduğum an, ‘aa’ dedim kendime, ‘desene George Orwell’in 1984 romanı gerçek oldu, vay be!’

İzleyen yıllarda bizim ülkemizde de caddeler, bina önleri, resmi dairelerin içleri falan kameralarla donatıldı.

19 Ocak 2007’de Hrand Dink’i katleden Ogün Samast’ın beyaz bereli fotoğraflarının anında ortaya çıkmasının da..

1 Ocak 2017’de Reina’da 39 vatandaşımızı katleden saldırganın görüntülerinin ortaya çıkmasının da, sebebi hikmeti bizde de her yerin kameralarla donatılmasıydı..

İzleyen yıllarda arabayla aşırı hız yapamadık bu kameralar yüzünden, kırmızıda geçtiğimizde de fotoğrafımız çekildi aynı kameralar marifetiyle.

Şekilde görüldüğü gibi kameralar ‘suçu önlemek ve suçlu takibi’ hususunda muazzam bir işlev üstlendiler.

Konuya ‘özel hayatın mahremiyeti’ zaviyesinden yaklaşanların argümanları şurada dursun, İstanbul’da kar felaketinin yaşandığı gün, İmamoğlu’nun İngiliz Büyükelçi’yle yemeğe çıktığının MOBESE görüntülerinin sosyal ve normal medyaya servis edilmesi kutu gibi bir tartışmanın içine attı hepimizi.

Bu tartışmayı çok hayati bulduğumu öncelikle ve özellikle belirteyim:

Hayati çünkü bu kaydın sızdırılması yasadışı!

Hayati çünkü bu kayıt suçlama aracı olarak kullanılmaya çalışıldı.

Hayati çünkü bu sızdırma ile anladık ki, kaydı yapanlar herkese eşit mesafede değil.

Hayati çünkü bu kayıtlar isteyene ya da emir verene servis edilebiliyormuş.

Hayati çünkü canımızı- malımızı emanet ettiğimiz teşkilat ve o teşkilatın bağlı olduğu başta valilik, akabinde içişleri bakanlığı, özetle devlet bu kaydı sırf siyasi bir avantaj yakalar mıyım hesabı aleyhimize kullanabilir durumdaymış.

Çok ayıp, vahim dahası rezil bir durum.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak nasıl bir zihniyete emanetiz böyle.

İmamoğlu bu konunun peşini bırakmayacağını söyledi.

İstanbul Valisi neden çıkıp ‘bu konuyu soruşturuyoruz’ diyemiyor.

İçişleri Bakanı ‘sorumlu kimse hemen yakalayacağız’ diyemiyor.

Dijital çağda bu iş çocuk oyuncağı olduğu halde..

Tekrar ediyorum, kimlere emanetiz böyle!..

Kar yolları kapatınca bol bol ‘tuzlama’ muhabbeti yapıldı ya.

MOBESE vakasını da ‘tuzlama’ metaforuyla, mecazıyla ya da istiaresiyle açıklamak mümkün aslında:

‘Et kokmasın diye tuzlanır, ya tuz kokmuşsa?’

Yani..

Bozulan şeyi düzeltecek olan bizzat bozulmanın nedeni olmuşsa!

HAVAALANI KAR OTEL

Bizim Almanya’daki enişte, kar küremekten yıldığı için kesin dönüş yaptı memleketi İstanbul’a. Üç gün önce balkonu karla kaplanınca kendi boyunca, ‘Bunun için mi geldim ülkeme yuh yani’ diye isyan etti kibarca.

Ablamın hikayesi daha güzel.

Yıllar önce, Türkiye’ye uçacak ‘Kölün’den, pardon Köln’den.

Bir hava muhalefeti, rüzgar ve kar, acayip bir tipi!

Uçuşlar iptal yani!

Hemen devreye girmiş havalimanı işletmesi ve ablama ‘entschuldigung fraulein’ demişler, ‘özür dileriz hanımefendi’ manasında.

5 yıldızlı bir otelde rezervasyon yapmışlar, ye-iç-yat bedava.

Fazla kar yağdığı gün, İstanbul Havaalanı’nda mahsur kalan yabancıların İngilizce slogan atıp tepki koymaları tam olarak bundan.

O havada hiçbir uçağın havalanamayacağını herkes bilir zaten.

Hasılı bir otele götüremedi koca ülke misafirlerini.

Banklarda, kartonlarda uyuttu.

Çünkü her şeyi, en başta da açılışı aceleye getirilen havaalanı çevresinde bir tane bile otel yoktu.

KOVULMADA ÜSLUP FARKI

Cuma gece yarısı Cumhurbaşkanı imzalı iki karar ‘Resmi Gazete’de yayınlandı.

Birincisinde, ‘Görevden affını isteyen Abdulhamit Gül’den boşalan Adalet Bakanlığı’na Bekir Bozdağ atandı’ deniyordu.

İkincisinde ise özetle: ‘TÜİK Başkanlığı görevini yürüten Sait Erdal Dinçer’in bu görevi sonlandırıldı.’

Birincide ‘af isteniyor’, ikincide ‘sonlandırma’ yapılıyor!

Ben bu iki ifade farkından şu çıkarımda bulundum:

Bakan Gül sanki daha iyi bir iş bulmuş ya da yorulmuş vs bırakın beni gideyim diye ricacı olmuş, TÜİK Başkanı ise görevde kalmak için bir miktar direnmiş demeyeyim ama sanki çalışmaya devam etmek istediği halde ‘kilit astırdığı’ kapının önüne konulmuş.

Yalann. Hiçbir kıymeti harbiyesi yok diğer kişilerin.

Süreç ‘Adalet bakanlığını tarım bakanlığına bağlayın, elektrik fakültesini fişe takın’ dense itiraz edecek adam çıkmayacak şeklinde.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.