Instagram yasağının maliyeti bir milyar 900 milyon lira olarak hesaplanmış.
Orada ne mal satıyorum, ne mal alıyorum, sadece öylesine bön bön bakıyorum.
Ama biliyorum, KOBİ’lerin, restoranların, turizm işletmelerinin ürün ve hizmet tanıttıkları bir platform Instagram.
Bir inatlaşma uğruna bir yığın küçük işletmenin mağdur edilmesinin mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum.
‘Paşa gönlüm öyle istedi’den başka.
Özümün Instagram’la alakası tek nedenli.
Suyun öte yanındaki kızım bu sosyal medya platformuna takılıyor.
Ben de bu paha biçilemez iletişimin keyfini sürüyorum.
Bizimki ve damat sinemaya mı gitti, dışarda yemek mi yedi, müze mi geziyor, ormanda kamp mı yapıyor, köpek mi gezdiriyor.
Denize mi gittiler arkadaşlarıyla.
Görüntüler parmağımın ucunda.
Instagram kapanınca (bekleyin) bir miktar paniğe kapıldım.
Hayır, kızımla başka alanlardan iletişime geçebilirim. Apışıp kalınacak bir durum mevzubahis değil. Paniğimin nedeni, nedeni ne olursa olsun birinin- birilerinin faydasına maliyetine bakmadan yasak koyması.
İnsanların işlerinin aksıyor olmasını, para kaybediyor olmasını, ülkenin imajının bir miktar sakatlanmış olmasını falan zerre kadar önemsememeleri.
Bu gerçeğin farkında olmadan yaşamak isterdim, ama farkındayım:
Umurlarında değil, umurlarında değiliz.
OLİMPİYAT KEYFİ...
Borsa düşmüş, enflasyon düşmemiş, dolar ve altın rekor kırmış, İran gece yarısı İsrail’i vurabilirmiş vs vs.
Valla gündemle alakam yok şu son bir hafta 10 günlük sürede.
Yatıp kalkıp Olimpiyat izliyorum.
Hem bizimkileri, hem de herkesi.
Öncelikle Olimpiyata katılmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulayalım.
Çünkü hiç kimse ‘Paris’e gideyim, iki maç edip geleyim’ diye evinden çıkmıyor.
‘Olimpiyat kotası’ diye bir çıta var.
Yaptığın derece, durumun, konumun bu kotaya uymalı.
Ortalık, ömrü hayatı boyunca spor yaptığı halde hiçbir olimpiyatın kıyısından köşesinden geçememiş sporcu dolu.
Yani buraya gelen insanları önemsemeliyiz.
O kadar ki, misal bizimkilerden örnek vereyim.
Sırıkla atlamada Avrupa 3’ncüsü olmuş sporcumuz var, Ersu Şaşma.
3 Adım atlamada Avrupa 2’ncisi olmuş atletimiz var, Tuğba Danışmaz.
1500 metre yüzmede Avrupa Şampiyonu olmuş yüzücümüz var, Kuzey Tuncelli.
Avrupa’yı domine ediyoruz yani!
Ama Avrupa tek halka!
Olimpiyatta var 5 tane daha halka!
Buradan mesajımı veriyorum tüm halka:
Avrupa’da derece yapan sporcu olabilirsin ama olimpiyatta finale bile kalamayabilirsin.
Çünkü gezegenin en iyileri toplanıyor oraya.
Dolayısıyla, oraya katılan, orada yarışan, hatta orada final gören, finale kalan tüm sporcular -bana kalırsa- hayatlarının en önemli anına tanık oldular.
Hele bir de madalya varsa işin içinde. Keyifler yerinde.
Tarih sizi yazacak demektir, minnetle.
(Djokovic’in Alcaraz’ı ‘tie-break’a giden setlerle 2-0 yenerek altın aldığı maçı izlemeyenler, tenis maçı izledim demesinler..)